Türkiye, çay üretimi ve tüketiminde dünyanın önde gelen ülkeleri arasında yer alıyor. Doğu Karadeniz’in nemli iklimi, verimli toprakları ve yüzyılı aşkın birikimiyle şekillenen çay kültürü, hem ekonomik hem de sosyal hayatın ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Özellikle Rize, Trabzon, Artvin ve Giresun çevresinde yoğunlaşan çay tarımı, bugün Türkiye’nin en stratejik tarımsal üretim alanlarından biri olarak kabul ediliyor.
Çayın Türkiye’ye gelişi ve ilk denemeler
Türkiye’de çay üretiminin temelleri 19. yüzyılın sonlarına uzanır. İlk çay denemeleri 1880’lerde Bursa’da yapılmış ancak iklim şartları uygun olmadığı için başarısız olmuştur. Asıl gelişme ise Cumhuriyet’in ilk yıllarında yaşanmıştır. 1924 yılında çıkarılan “Çay Kanunu” ile Rize ve çevresi çay yetiştiriciliği için uygun bölge olarak belirlenmiştir. Bu süreçte Zihni Derin’in öncülüğünde yapılan bilimsel araştırmalar, Karadeniz’in nemli iklimi ve asidik toprak yapısının çay için ideal olduğunu ortaya koymuştur. Bu çalışmalar sonucunda ilk çay fidanları Gürcistan’dan getirilerek Rize’de toprakla buluşturulmuştur. 1930’lu yıllardan itibaren çay üretimi bölge halkı için önemli bir geçim kaynağı haline gelmiş, 1947’de Rize Çay Fabrikası’nın kurulmasıyla üretim sanayi ölçeğine taşınmıştır.
Doğu Karadeniz’de çay tarımının önemi
Bugün Türkiye’de çay üretimi yaklaşık 80 bin hektarlık alanda yapılmaktadır. Rize başta olmak üzere Trabzon, Artvin, Giresun ve Ordu illerinde toplamda 200 bini aşkın üretici aile çay tarımıyla uğraşmaktadır. Bölgenin dik yamaçlı arazi yapısı ve bol yağışlı iklimi, mekanik tarımın zorlaşmasına neden olsa da, bu durum çayın kalitesine olumlu yansımaktadır. Karadeniz’in her köşesinde günün erken saatlerinde başlayan çay toplama mesaisi, neredeyse bir yaşam biçimine dönüşmüştür. İlk sürgün genellikle Mayıs ayında başlar ve hava koşullarına bağlı olarak yılda üç ya da dört defa hasat yapılır. En verimli ve kaliteli ürün ilk sürgünde elde edilir. Temmuz ve Eylül aylarında yapılan ikinci ve üçüncü sürgünler ise üretimin büyük kısmını oluşturur.
Fabrikada çayın yolculuğu
Toplanan taze çay yaprakları, hızla fabrikalara ulaştırılır çünkü yaprakların bekletilmesi kalite kaybına yol açar. Çayın işlenme süreci birkaç temel aşamadan oluşur. Öncelikle soldurma işlemi yapılır; bu aşamada yapraklardaki nem azaltılır ve esnek bir hale getirilir. Ardından kıvırma aşamasında yaprakların dokusu bozulur, içindeki öz suyu dışarı çıkar. Bu aşama, çayın karakteristik aroması için belirleyici öneme sahiptir. Sonraki aşama olan fermantasyonda, yapraklar kontrollü şekilde oksijenle temas ettirilir ve çayın rengi ile tadı oluşur. Kurutma işlemiyle bu süreç durdurulur, çay dayanıklı hale gelir. Son olarak eleme ve sınıflandırma aşamalarında ürün kaliteye göre ayrılır ve paketlenir. Türkiye’de üretilen çayın büyük bölümü siyah çaydır. Ancak son yıllarda yeşil çay, beyaz çay ve organik üretim çeşitleri de giderek yaygınlaşmaktadır. Özellikle Rize’nin İkizdere, Hemşin ve Çamlıhemşin ilçelerinde organik çay üretimine yönelik çalışmalar artmıştır.
Türkiye’de çay üretiminin gelişmesinde en önemli kurumların başında ÇAYKUR geliyor. 1980’lerden itibaren özel sektörün de devreye girmesiyle üretim çeşitliliği artmış olsa da, ÇAYKUR halen bölgedeki en büyük alıcı konumundadır. Kurum, her yıl yüz binlerce ton yaş çay alımı gerçekleştirir ve üreticiye taban fiyat güvencesi sağlar. Son verilere göre Türkiye’de yılda ortalama 1 milyon tonun üzerinde yaş çay toplanmakta, bu miktardan yaklaşık 250 bin ton kuru çay elde edilmektedir. ÇAYKUR’un yanı sıra özel sektör fabrikaları da pazarda önemli pay sahibidir.
Türkiye, dünyada çay üretiminde beşinci, tüketimde ise birinci sırada yer almaktadır. Kişi başına yıllık ortalama 3,5 kilogram çay tüketimiyle Türk halkı, dünyanın en çok çay içen toplumu konumundadır. Çay sadece bir içecek değil, aynı zamanda toplumsal kültürün de temel bir unsuru haline gelmiştir. Sabah kahvaltılarından dost sohbetlerine kadar her anın eşlikçisidir. Ekonomik olarak bakıldığında çay sektörü, Karadeniz’de yaşayan yüz binlerce ailenin geçim kaynağıdır. Bölge ekonomisinin bel kemiğini oluşturan bu üretim modeli, hem istihdam hem de yerel ticaret açısından büyük önem taşır.
Her ne kadar Türkiye’nin çay ihracatı üretime oranla sınırlı olsa da, son yıllarda Avrupa ve Orta Doğu pazarlarına yönelik markalaşma çalışmaları hız kazanmıştır. “Turkish Tea” markası altında yürütülen tanıtım kampanyaları, Türk çayının uluslararası bilinirliğini artırmayı hedeflemektedir. Rize’nin dik yamaçlarından toplanan taze yapraklar, sadece bir içecek değil, yüzyıllık emeğin ve kültürün simgesidir. Çay, Türkiye’de bir tarım ürünü olmanın ötesine geçerek, toplumsal dayanışmanın, misafirperverliğin ve üretken emeğin sembolü haline gelmiştir.