Şeyh Said kimdir?
1865 yılında Elazığ’ın Palu ilçesinde dünyaya gelen Şeyh Said, bölgenin tanınmış din âlimlerinden Şeyh Mahmud’un oğludur. Genç yaşta medrese eğitimi aldı, Arapça ve İslami ilimlerde derinlemesine bilgi sahibi oldu. Nakşibendi tarikatına mensup olan Şeyh Said, zamanla çevresinde sadece dini lider olarak değil, aynı zamanda sosyal ve siyasi bir otorite olarak da kabul gördü. Kendisine bağlı çok sayıda müridi ve aşiret desteği bulunmaktaydı. Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte başlayan modernleşme adımları, özellikle doğu vilayetlerinde rahatsızlık yaratmıştı. Halifeliğin kaldırılması (1924), tekke ve zaviyelerin kapatılması, medreselerin kapatılması, kıyafet inkılabı ve laikleşme politikaları, geleneksel dini yapıların büyük tepkisini çekti. Bu ortamda Şeyh Said, dini gerekçelerle ayaklanan halkın sembol ismine dönüştü. Ancak isyanın sadece dini nedenlere dayanmadığı da tarihçiler tarafından dile getirilmiştir. Kürt kimliğinin bastırılması ve merkezi otoritenin artması, Kürt aşiretlerinin bazı kesimlerinde öfkeye yol açmıştı. Dolayısıyla isyan, hem dini-muhafazakâr tepkileri hem de etnik-siyasi talepleri içinde barındıran çok yönlü bir ayaklanma niteliği taşıdı. Şubat 1925’te Genç vilayetinde başlayan isyan kısa sürede Diyarbakır, Elazığ, Bingöl ve çevresine yayıldı. İsyancılar, “İslam Devleti” kurma hedefiyle ilerlerken, Cumhuriyet yönetimi isyanı “Cumhuriyet rejimine karşı kalkışma” olarak değerlendirdi. Hükûmet isyanı bastırmak için olağanüstü yetkilerle donatılmış Takrir-i Sükûn Kanununu çıkardı. Ayrıca Şark İstiklal Mahkemeleri kurularak isyancılar yargılandı. Türk Silahlı Kuvvetleri geniş kapsamlı askeri operasyonlarla isyanı Mart 1925’te büyük ölçüde bastırdı. Ancak çatışmalar yer yer birkaç ay daha sürdü. İsyanın başarısız olmasının ardından Şeyh Said, Haziran 1925’te Varto yakınlarında yakalandı. Ardından Diyarbakır’da kurulan İstiklal Mahkemesi tarafından yargılandı. Mahkeme süreci hızlı ilerledi; Şeyh Said ve 47 dava arkadaşı, “vatana ihanet” ve “devleti yıkmaya teşebbüs” suçlamasıyla idama mahkûm edildi. Karar, 29 Haziran 1925 tarihinde infaz edildi. Şeyh Said ve arkadaşları Diyarbakır Dağkapı Meydanı’nda idam edildi. Mezarı hiçbir zaman kamuoyuna açıklanmadı; naaşlarının nerede olduğu bugün bile bilinmemektedir.
Şeyh Said İsyanı sonrası Cumhuriyet tarihinde;
• Halifeliğin kaldırılmasından sonra laikliğe karşı ilk büyük kalkışma olması nedeniyle dikkat çekiciydi.
• Takrir-i Sükûn Kanunu ile basın özgürlüğü dahil birçok temel hak askıya alındı.
• Doğu illerinde sıkıyönetim ilan edildi, binlerce kişi sürgün edildi veya yargılandı.
• Tarikatlar ve dini yapılanmalar üzerindeki baskılar arttı.
Bu isyanın ardından, devlet doğudaki aşiret ve dini yapılar üzerindeki denetimini artırdı; özellikle Kürt kimliğine yönelik asimilasyon politikaları hız kazandı. Aynı zamanda siyasi muhalefet de bu dönemde ciddi darbe aldı. 1925’te isyan bahanesiyle Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası da kapatıldı. Şeyh Said İsyanı, Cumhuriyet’in erken döneminde yaşanan en ciddi toplumsal ve siyasi kırılma noktalarından biridir. Dini gerekçelerle başlasa da, zamanla etnik ve siyasi boyutlar kazanarak çok yönlü bir kalkışmaya dönüşmüştür. Bu olayın sonuçları, yıllarca sürecek bir güvenlik politikası ve toplumsal ayrışma sürecinin de başlangıcı olmuştur.
Ölümünün 100. Yılında Şeyh Said: Hafızalardaki Yerini Koruyor
Bugün, 29 Haziran 2025 itibarıyla Şeyh Said’in idam edilişinin 100. yılı. Aradan geçen bir asra rağmen, Şeyh Said İsyanı ve ona öncülük eden bu tarihi figür üzerindeki tartışmalar hâlâ sürüyor. Türkiye’nin doğusunda bazı çevreler onu bir dini lider ve şehit olarak anarken, Cumhuriyetçi çevreler onu laik rejime karşı çıkan bir isyancı olarak değerlendirmeye devam ediyor. Her yıl 29 Haziran’da sosyal medyada #ŞeyhSaid etiketiyle çeşitli paylaşımlar yapılmakta, kimi zaman da siyasi ve dini tartışmalar yeniden alevlenmektedir. Mezarı hâlâ gizli tutulduğu için herhangi bir anma organizasyonu doğrudan yapılamamakta, ancak bazı çevreler onu dualarla ve özel etkinliklerle anmaktadır.2025 yılı, Türkiye tarihinde bu olayın yüzüncü yılı olarak kayıtlara geçti. Akademik çevrelerde, üniversitelerde ve basında bu yıl boyunca Şeyh Said İsyanı’nın tarihi, sosyolojik ve politik yönleriyle yeniden ele alınacağı etkinlikler ve yayınlar planlanmaktadır.





