Denizli’nin Çal ilçesi İsmailler Mahallesi’nde, Büyükşehir Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü ekiplerinin yaptığı çevre düzenlemesi sırasında dikkat çekici bir arkeolojik buluntu ortaya çıktı. Çalışmalar sırasında dolgu toprağın içinden çıkan kabartmalı taş levha (stela), üzerindeki yazı ve figürlerle dikkat çekti.
“Apollon’un oğlu asker” yazısı bulundu
Stela üzerinde yapılan ilk incelemede, at üzerinde bir insan figürü ile birlikte “Apollon’un oğlu asker” ibaresi tespit edildi. Arkeolojik açıdan büyük önem taşıyan bu ifade, antik dönemde mitolojik bir bağa ya da özel bir askeri kişiliğe işaret edebileceği şeklinde yorumlanıyor.
Müze müdürlüğüne teslim edildi
Buluntunun ardından bölgeye zabıta ve polis ekipleri çağrıldı. Uzmanların yönlendirmesiyle stela Denizli Müze Müdürlüğü’ne teslim edildi. Eserin, müze uzmanları tarafından yapılacak detaylı inceleme sonrası hangi döneme ait olduğunun kesinleşmesi bekleniyor.
Dolgu toprağı Kumral mevkiinden getirilmiş
Yetkililer, stela’nın bulunduğu dolgu toprağının yaklaşık 10 yıl önce Çal’ın Kumral mevkisinden getirildiğini belirtti. Bu bilgi, eserin bölgenin tarihsel zenginliğiyle bağlantılı olabileceğini gösteriyor. Eser hakkında açıklama yapan Çal Belediye Başkanı Ahmet Hakan, "Mahallemizde park düzenlemesi sırasında antik döneme ait olduğu düşünülen bir taş levha bulundu. Ekiplerimiz derhal yetkililere bilgi vererek taşın güvenli bir şekilde müze müdürlüğüne teslim edilmesini sağladı. Bu süreçte özveriyle çalışan tüm ekip arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Çal, tarih dolu bir ilçemizdir ve bu buluntunun geçmişimize ışık tutacağına inanıyoruz" dedi.
Tarihsel bağlantılar
Çal ve çevresi, antik dönemden itibaren birçok medeniyete ev sahipliği yaptı. Bölge, Roma ve Bizans dönemlerinde önemli bir yerleşim alanı olarak biliniyor. Daha önce de çevrede farklı taş mezar kapakları, yazıtlı parçalar ve antik dönem kalıntıları ortaya çıkmıştı. Bu yeni buluntu, Çal’ın yalnızca tarımsal üretimiyle değil, aynı zamanda köklü tarihiyle de öne çıktığını gösteriyor.
Mitolojik arka plan
Antik Yunan mitolojisinde Apollon, güneşin, sanatın, müziğin ve kehanetin tanrısı olarak bilinir. Aynı zamanda savaşçı yönüyle de öne çıkan Apollon, pek çok mitolojik kahramanın ilham kaynağı olmuştur. “Apollon’un oğlu asker” ifadesi, dönemin inanç sisteminde savaşçıların tanrı ile özdeşleştirilmesi anlamına gelebilir. Bu bağlamda stela, yalnızca bir askerin anısını değil; aynı zamanda antik çağın dini ve toplumsal yapısını da yansıtıyor olabilir.
Stela nedir?
Stela, antik çağlarda kullanılan dikey taş levhalara verilen isimdir. Bu taş anıtlar genellikle dikdörtgen formda olup, üzerine yazıtlar, kabartmalar ya da semboller işleniyordu. Stela’lar; mezar taşı, dini anıt, sınır işareti ya da önemli bir olayı kaydetmek için kullanıldığı biliniyor. Antik Yunan ve Roma dönemlerinde stela’lar, ölen kişilerin anısını yaşatmak için mezarların başına dikilirdi. Üzerinde kişinin adı, mesleği, dini inancı ya da sosyal konumu hakkında bilgiler bulunurdu. Bu nedenle stela’lar, sadece bir taş parçası değil; geçmiş uygarlıkların yaşam tarzını, inançlarını ve tarihini günümüze aktaran değerli belgelerdir. Ayrıca stela’lar sadece mezarlarda değil; şehirlerin girişlerinde, kutsal alanlarda ve önemli yolların kenarlarında da karşımıza çıkar. Bazı stela’larda tanrılara adak yazıları yer alırken, bazıları savaşlarda kazanılan zaferleri anlatır. Bu yönüyle stela, hem arkeoloji hem de epigrafi (yazıt bilimi) için çok kıymetli bir kaynaktır. Çal’da bulunan ve üzerinde “Apollon’un oğlu asker” yazan stela da bu geleneksel kullanımın bir örneği olarak kabul ediliyor. Bu buluntu, antik dönemde askerlerin tanrılarla ilişkilendirilmesinin somut bir kanıtı olabilir.
Apollon kimdir?
Apollon, Antik Yunan mitolojisinin en önemli tanrılarından biri olarak kabul edilir. Zeus ile Leto’nun oğlu, avcılık ve doğa tanrıçası Artemis’in ikiz kardeşidir. Olimpos’un on iki büyük tanrısından biri olan Apollon, çok yönlü kişiliğiyle antik kültürde geniş bir alanı temsil eder. Apollon’un en bilinen yönlerinden biri güneş ve ışık tanrısı olmasıdır. Ancak onun sembolize ettiği alanlar yalnızca bununla sınırlı değildir. Müzik, şiir, sanat, kehanet, okçuluk ve şifa da Apollon’un hakimiyet alanları arasında yer alır. Bu nedenle hem kültürel hem de dini hayatta halkların yaşamında önemli bir konuma sahiptir. Delphi’deki ünlü tapınak, Apollon’a adanmış en kutsal mekanlardan biridir. Buradaki kahinler aracılığıyla verilen kehanetler, antik dünyanın en güvenilir rehberleri olarak görülürdü. Apollon aynı zamanda müziğin ve sanatın koruyucusu olduğundan, elinde genellikle lir adı verilen bir müzik aletiyle tasvir edilmiştir. Apollon’un savaşçı yönü de dikkat çeker. Ok ve yay sembolleriyle tasvir edilen tanrı, hem düşmanlara ölümcül darbeler indiren bir savaşçı hem de salgın hastalıkları insanlara gönderen ya da onları iyileştiren bir figür olarak bilinir. Bu çift yönlü karakteri, hem korkulan hem de saygı duyulan bir tanrı olmasına neden olmuştur. Mitolojide “Apollon’un oğulları” ifadesi, genellikle kahramanlık ve savaşçı ruhu simgeler. Çal’da bulunan stela üzerindeki “Apollon’un oğlu asker” yazısı da bu bağlamda değerlendirildiğinde, o dönemde askerin tanrısal bir güçle özdeşleştirilmiş olabileceğini düşündürmektedir.
Denizli’nin bugüne kadar gün yüzüne çıkan antik eserleri
Pamukkale-Hierapolis başta olmak üzere Denizli genelinde birçok antik kent ve yazıtlı eser günümüze ulaşmıştır. Çal’da bulunan bu stela, kentin arkeolojik zenginliğine yeni bir katkı sağlamıştır. Kentin farklı ilçelerinde yapılan kazılar ve tesadüfi buluntular sayesinde çok sayıda antik eser ortaya çıkarıldı.
Laodikeia Antik Kenti’nde 5 binin üzerinde eser
Pamukkale yakınlarındaki Laodikeia, Denizli’nin en zengin antik kentlerinden biri. 21 yılı aşkın süredir süren kazılarda 5 binden fazla eser gün yüzüne çıkarıldı. Roma İmparatoru Trajan’a ait üç metre uzunluğundaki heykel, 2 bin yıllık Trajan Çeşmesi, şifa tanrısı Asklepios ve kızı Hygieia heykelleri, freskli traverten bloklar ve nadir bir Hellenistik güneş saati bu kentin en dikkat çekici buluntuları arasında.

“Hierapolis” UNESCO mirası antik şehir
Pamukkale travertenlerinin hemen yanında bulunan Hierapolis Antik Kenti, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor. Antik tiyatrosu, nekropol alanı, kutsal Ploutonion Tapınağı ve 2 bin yıllık ev kalıntılarıyla arkeoloji dünyasında büyük önem taşıyor. Denizli Hierapolis Arkeoloji Müzesi’nde ise bu kent ve çevresindeki kazılardan çıkarılan çok sayıda eser sergileniyor.
‘’Colossae'' Frigya’nın unutulmuş kenti
Honaz yakınlarında yer alan Colossae, antik Frigya’nın önemli merkezlerinden biriydi. Roma ve Bizans dönemlerinde de varlığını sürdüren kent, Aziz Pavlus’un mektuplarına konu olmuş ve Hristiyanlık tarihinde de özel bir yere sahip. Kentin en dikkat çekici yapılarından biri, efsanelere göre “Asya’nın en büyük kilisesi” olan St. Michael Kilisesi’dir.
Tripolis Antik Kenti’nde 1500 yıllık kilise
Buldan ilçesindeki Tripolis Antik Kenti, tiyatrosu, surları ve nekropol alanıyla öne çıkıyor. 2013 yılında yapılan kazılarda yaklaşık 1500 yıllık bir kilise kalıntısı keşfedildi. Bu buluntu, Tripolis’in Bizans dönemindeki dini yaşamına ışık tutuyor.

‘’Beycesultan Höyüğü'' 40 katmanlı tarih
Çivril yakınlarında bulunan Beycesultan Höyüğü, Denizli’nin en eski yerleşimlerinden biri. Geç Kalkolitik Çağ’dan Bizans dönemine kadar uzanan 40 katmanlı yapısıyla bölgenin kesintisiz yerleşim tarihini gözler önüne seriyor. Buradan çıkarılan seramikler, dini yapılar ve Tunç Çağı mimarisi, Anadolu’nun tarihine ışık tutuyor.
Tabea Antik Kenti’nde lahit bulundu
Kale ilçesinde yer alan Tabea Antik Kenti’nde yürütülen çalışmalarda, doğal gaz hattı kazısı sırasında tarihî bir lahit ortaya çıktı. Eser, Denizli Müze Müdürlüğü’ne teslim edilerek koruma altına alındı.
‘’Kocabaş kafatası'' 1.3 milyon yıllık insan izi
2002 yılında Kocabaş’taki bir traverten ocağında bulunan Homo erectus kafatası, yalnızca Denizli’nin değil, tüm Anadolu’nun tarih öncesi dönemine ışık tutan nadir fosillerden biri. Yaklaşık 1.1–1.3 milyon yıl öncesine tarihlenen kafatası, bölgenin insanlık tarihi açısından da büyük önem taşıdığını kanıtlıyor.





