Aylardır süren kuşatma ve kısıtlamaların ardından Gazze’deki insani yardım merkezleri, ne yazık ki kurtarılması gereken insanları değil, hedef haline gelen kalabalıkları barındıran ölüm tuzaklarına dönüştü. Filistinli doktor ve aktivist Yahya El Haldi’nin açıklamalarına göre, bu merkezler, ABD ve İsrail kontrolünde istihdam edilen bir STK – Gazze İnsani Yardım Vakfı (GHF) – tarafından işletiliyor. El Haldi, bu noktaların “insani yardım alanı değil, hedefleme noktası” olarak planlandığını belirtiyor Ne yazık ki, yalnızca geçen bir aylık süre içinde bu merkezlerde yardım beklemek hayatın kendisi kadar tehlikeli hale geldi; yaklaşık 549 Filistinli öldü, dört binden fazlası yaralandı Bu dehşet verici bilanço, tek başına Gazze’deki insani krizin boyutunu ortaya koyuyor. Artık “yardım alanı” kavramı, karanlık bir fiilen ölüm alanına dönüşmüş durumda.

Filistin Halkı Açlıkla Boğuşuyor
Özellikle dikkat çekici olan, bu yardım noktalarının konumları. El Haldi, bu merkezlerin bilinçli şekilde seçildiğini ve halkı açlıkla yüz yüze getirerek tek merkezlere toplamak adına yerleştirildiğini ifade ediyor Bu yaklaşım, sadece yardım dağıtmakla kalmıyor; bir toplu yer değiştirme ve soykırım stratejisi gibi işliyor. Yaklaşık 100 gün süren açlık ve kuşatma politikaları, halkı çaresiz bırakıyor; insanları tek seçeneğe mahkûm ederek bu merkezlere yönlendiriyor, böylece saldırılarla kolayca toplu ölümlere zemin hazırlıyor. Bir insanlık ayıbı olan bu sistem, işgal politikalarının karanlık yüzünü tüm açıklığıyla ortaya koyuyor. Gazze’de açlıktan ölüme giden yol, ölüm sessizliğiyle örtülüyor.
ABD’nin bu düzene olan rolü ise gözden kaçmayacak boyutta. Geçen yıl kurulan geçici yardım hattı üzerinden düzenlenen askeri operasyon, dört rehinenin kurtarılmasının ardından hattın kapatılmasıyla sonuçlandı. Şimdi aynı strateji, yardım kisvesiyle sürdürülen merkezlerle tekrarlanıyor ABD’den GHF’ye yönlendirilen 30 milyon dolarlık fon, insani yardım kisvesi altında bir kalkan oluşturuyor

Teknolojik unsur da dikkat çekici
El Haldi, yapay zekâ ile yüz tanıma sistemlerinin kullanıldığını, kalabalığın “şüpheli” kişilere ilişkin analiz edilerek rastgele saldırılara kurban edildiğini belirtiyor Bu düzen, makine destekli bir ölüm planı gibi çalışıyor. Geleneksel savaşın ötesinde teknolojik katliam yöntemleriyle desteklenen bu yapı, insanlık onurunu hiçe sayarak düzenleştirilmiş bir biçimde ölüm saçıyor. İsrail’in sadece fiziksel değil, teknolojik olarak da bu insanlık dışı saldırıyı sistematik hale getirmesi endişe verici bir geleceğe işaret ediyor. Bu çağrı, sadece bir dayanma örneği değil; aynı zamanda harekete geçme, insanlığı savunma refleksi. Gazze’deki her ölüm, sessizlikten beslenen küresel bir suç zincirinin halkalarından biri. Ancak suskunluk küresel vicdanı uyuşturuyor; sessizlik, devam eden katliamları onaylıyor.




