Doğum Yeri ve Tarihi
Nazım Hikmet Ran, 15 Ocak 1902 tarihinde Selanik’te dünyaya geldi. Dönemin Osmanlı subaylarından Hikmet Bey ile Güzide Hanım’ın oğludur. Ailesi, dönemin kültürel olarak gelişmiş aydın sınıfındandı. Dedesinin şair Mehmet Nazım Paşa olması, edebiyata olan ilgisini çocuk yaşta besledi.
Eğitim Hayatı
Nazım Hikmet’in eğitim serüveni oldukça renkli ve çok yönlüdür. İlk öğrenimini Göztepe’deki Taş Mektep’te tamamladı. Ardından Heybeliada Bahriye Mektebi’ne (Deniz Harp Okulu) girdi. Ancak sağlık sorunları nedeniyle mezun olamadan ayrıldı.
Şiire olan ilgisi nedeniyle yazarlığa yönelen Nazım, 1921 yılında Moskova’ya giderek Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'nde (KUTV) ekonomi ve sosyoloji eğitimi aldı. Bu dönemde Marksist düşüncelerle tanıştı ve hem sanat hem siyaset alanında kendini geliştirdi. Aynı zamanda Rus edebiyatı ve fütürist akım üzerine yoğunlaştı.
Edebi Kariyeri ve Sanatsal Gelişimi
Nazım Hikmet’in ilk şiiri 1918’de “Yeni Mecmua”da yayımlandı. Asıl çıkışını ise Sovyetler Birliği’nden döndükten sonra yaptı. 1929 yılında yayımlanan 835 Satır adlı şiir kitabı, Türk edebiyatında serbest ölçüyle yazılmış ilk şiir örneklerinden biri olarak kabul edilir.
Nazım, yalnızca lirik değil, epik ve ideolojik yönü ağır basan şiirleriyle de tanındı. Hem bireysel hem toplumsal meseleleri işlerken, politik görüşlerini şiirsel bir dille ifade etti. Serbest ölçüyü Türk şiirine kazandıran ve “şiirle devrim yapan” bir sanatçıdır.
Başlıca Eserleri
- 835 Satır (1929)
- Kuvâyi Milliye Destanı
- Memleketimden İnsan Manzaraları
- Taranta Babu’ya Mektuplar
- Şeyh Bedreddin Destanı
- Sevdalı Bulut (masal)
- Ferhad ile Şirin (oyun)
- Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim (roman)
Siyasi Yaşamı ve Hapis Yılları
Nazım Hikmet’in hayatı şiir kadar mücadeleyle de doludur. Sol görüşleri nedeniyle defalarca tutuklandı ve baskıya uğradı. Özellikle 1938 yılında orduyu isyana teşvik suçlamasıyla 28 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Tam 13 yıl boyunca Bursa, Çankırı ve İstanbul cezaevlerinde kaldı. Bu dönemde üretkenliğini kaybetmedi; birçok önemli şiirini burada kaleme aldı. “Karıma Mektuplar” ve “Memleketimden İnsan Manzaraları” gibi eserleri bu dönemin ürünleridir.
Sürgün Yılları ve Yurt Dışı Hayatı
1950 yılında uluslararası kamuoyu baskısıyla çıkan afla serbest bırakıldı. Ancak askere çağrılması ve tekrar tutuklanma riski nedeniyle 1951 yılında Romanya üzerinden Sovyetler Birliği’ne kaçarak vatandaşlıktan çıkarıldı.
Sürgün hayatını Moskova’da geçiren Nazım, burada da edebi faaliyetlerine devam etti. Bir yandan dünya barışı için çalışırken, diğer yandan Türkiye hasretini şiirlerinde yaşattı. UNESCO etkinliklerinde Türkiye’yi temsil etti, dünya çapında saygınlık kazandı.
Özel Hayatı
Nazım Hikmet’in özel hayatı da oldukça renkliydi. Beş kez evlendi. İlk eşi Piraye Altınoğlu, onun şiirlerinde sıkça yer bulan duygusal ilham kaynaklarından biriydi. Son eşi Vera Tulyakova ise Moskova’daki hayatında yanında oldu. “Vera’ya Mektuplar” adlı kitabı, bu aşkın en güzel belgelerinden biridir.
Oğlu Mehmet Hikmet’le de uzun yıllar görüşemediği, onunla ilgili şiirler yazdığı bilinmektedir. Ailesine, sevdiklerine ve yurduna olan özlemi Nazım’ın şiirlerine yansıyan en belirgin duygulardandır.
Ödülleri ve Uluslararası Tanınırlığı
- Nazım Hikmet, yaşamı boyunca Türkiye'de resmi olarak ödüllendirilmese de, uluslararası edebiyat çevrelerinden büyük takdir gördü:
- 1950 Uluslararası Barış Ödülü
- Fransa PEN Kulübü ve UNESCO tarafından onur konukluğu
- Şiirleri 50’den fazla dile çevrilerek dünya çapında okundu
- Yaşarken yayımlanan şiir antolojileriyle Avrupa’da modern şiirin öncülerinden biri kabul edildi
Vefatı
Nazım Hikmet, 3 Haziran 1963’te Moskova’da kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi. Novodeviçi Mezarlığı’na defnedildi. Vasiyeti, “Anadolu’da bir çınar ağacının altına gömülmek”ti, ancak bu gerçekleşemedi. 2009 yılında TBMM kararıyla Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı iade edildi.
İlginç Bilgiler
- Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ın manevi torunu Ali Fuat Cebesoy ile akrabalığı vardır.
- Moskova’da kaldığı yıllarda Sovyet pasaportu ile çok sayıda ülkeye seyahat etti.
- Pablo Neruda ve Louis Aragon gibi dönemin önemli şairleriyle dostluk kurdu.
- Şiirleri birçok kez müziklere uyarlandı; Zülfü Livaneli, Cem Karaca gibi sanatçılar Nazım şiirlerinden ilham aldı.
- Mezarı hâlen Moskova’da ziyaretçi akınına uğramaktadır.