Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Mimarlık Fakültesi, Samsun'da bir ilke imza attı. Mimarlık Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Serpil Kaptan öncülüğünde, Fakülte Dekanı Prof. Dr. Mehmet Çetin ve Dr. Öğretim Üyesi İlknur Zeren Çetin katkılarıyla düzenlenen "Dijital Sanat ve Yapay Zeka" etkinliğinde, yapay zekanın derslere entegresi ve mimarlık bölümüne etkisi, öğrenciler tarafından hazırlanan dijital bir gösteriyle sergilendi. Mimarlık, İç Mimarlık, Şehir ve Bölge Planlama ile Peyzaj Mimarlığı bölümlerinden oluşan ve 600 yakın öğrencinin öğrencinin öğrenim gördüğü fakültede düzenlenen etkinlik için yaklaşık 50 öğrenci proje hazırladı. Fakülte tarafından belirlenen kavramlar üzerinden çeşitli uygulamalar ve yapay zeka desteği ile hikaye oluşturan öğrencilerin dijital görsel projeleri etkinlikte sergilendi. Etkinliğin sonunda akademisyenler ve öğrenciler, pasta keserek bu anlamlı organizasyonu birlikte kutlarken, proje üreten öğrencilere, katkılarından dolayı teşekkür belgesi verildi.
SAMSUN'DA İLK KEZ UYGULANDI
Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Kaptan etkinlikte yaptığı konuşmasında, yapay zekanın derslere entegresini kolaylaştırmak amacıyla hayata geçirilen uygulamanın Samsun'da ilk olduğunu vurguladı. Yeni iletişim teknolojileri ve yapay zeka, günümüzde sanatın üretim biçimlerini, estetik dilini ve izleyiciyle kurduğu ilişkiyi köklü biçimde dönüştürdüğüne dikkat çeken Kaptan, "Sanatsal ifadelerin yeni yollarını aramak; birçok yazılımın, farklı disiplinlerin ve ortak üretim pratiklerinin bir araya geldiği disiplinler arası bir süreci zorunlu kılmaktadır. Teknoloji, üretilen eserlerin yalnızca biçimini değil, aynı zamanda düşünsel altyapısını da temelden etkilemektedir. Teknolojik gelişmelerle birlikte sanatsal üretim sürekli olarak güncellenmekte ve dönüşmektedir. Günümüz öğrencileri, zamanlarının önemli bir bölümünü dijital ortamda geçirerek düşüncelerini, kavramlarını ve hayallerini bilgisayar destekli araçlar aracılığıyla ifade etmektedir. Gençlerin dijital ortamda üretilen çalışmalara yönelik ilgisi ve merakı oldukça yüksektir. Oyun ve oyun tasarımı alanı, bu ilginin en dikkat çekici örneklerinden biridir." ifadelerini kullandı.
SANATSAL DÜŞÜNMEYİ KAZANDIRMAK
Bugün mimarlık eğitimi almış pek çok mimar ve tasarımcı; oyun sektöründe iç ve dış mekanları, hatta kent ölçeğini kapsayan hiper-gerçekçi tasarımlar ürettiğine işaret eden Kaptan, "Bu bağlamda, öğrencilerimizin söz konusu sektörlere yönelik farkındalık kazanmalarını ve mesleki olanaklarını çeşitlendirmelerini önemsiyoruz. Amacımız, bu teknik donanıma sahip öğrencilerimize aynı zamanda sanatsal düşünme ve eleştirel üretim pratiği kazandırmaktır. Bu süreçte öğrencilerimizle birlikte disiplinler arası projeler geliştirilmiş; müzik ve sesle bütünleşen, gerçek zamanlı dijital performanslar gerçekleştirilmiştir. Teknolojik yeniliklerin toplumda ve özellikle gençler arasında nasıl algılandığını ve yorumlandığını gözlemlemek, bu çalışmaların temel motivasyonlarından biri olmuştur. Günümüzde dijital sanat ile mekân arasındaki ilişki hiç olmadığı kadar güçlenmiş; dijital sanatçının tuvali çoğu zaman mekânın kendisi haline gelmiştir. Bu üretim süreci, sanat tarihinde ilk empresyonist ressamın tuvaline attığı tek bir fırça darbesine benzetilebilir. Dijital dünyada ise bu başlangıç, tek bir piksel ile karşılık bulmaktadır. Piksellerin çoğalmasıyla birlikte üç boyutlu formlar, yapılar ve mekânsal kurgular ortaya çıkmakta; sürekli bir dönüşüm ve hareket hâli oluşmaktadır. Bu süreci planlayan ve yönlendiren ise insanın yaratıcı düşüncesidir. Teknoloji, bu düşüncelerin somutlaşmasını mümkün kılan bir araçtır." şeklinde konuştu.
YARATICILIĞI GÖRÜNÜR KILIYOR
"Dijital sanat, çoklu duyulara hitap eden yapısıyla diğer sanat alanlarından ayrılmaktadır." diyen Kaptan, son olarak şunları kaydetti: "Kimi zaman müzik görsel dili etkilerken, kimi zaman görsel üretim müzikal yapıyı yönlendirmektedir. Bugün burada sergilenen çalışmalar, bu etkileşimin güçlü örneklerini sunmakta ve öğrencilerimizin yaratıcı potansiyelini açıkça ortaya koymaktadır. Bu dönüşüm süreci beraberinde önemli tartışmaları da getirmektedir. Dijital sanatın anlam üretme kapasitesi, sanatın biricikliği, insan-makine ilişkisi ve makineye atfedilen özerklik konular güncelliğini koruyan eleştirel başlıklardır. Ancak anlam arayışları değişse de, sanatın söyleyecek sözü devam etmektedir. Estetik Hendrik Alberti’nin de ifade ettiği gibi; 'Kuramsal bütünsüzlüğü aşmaya çalışır; pratik bilgi onun düzenidir, ancak estetik bilinç dünyayı yeniden şekillendirir.' Hareketli imajlar, ses, müzik ve yeni medya araçlarının üretim sürecine dahil edilmesi; fikir, deneyim ve yaşam alanlarının çoğalmakta, bu çalışmaların temel hedeflerinden biri olmuştur. Öğrencilerimizin bu deneyimi birebir yaşamaları sağlanmakta, bu çalışmaların temel hedeflerinden biri olmuştur. Bugün burada paylaşılan çalışmaların, dijital sanatın ifade olanaklarını geliştiren, düşünsel derinliği güçlendiren ve gençlerin yaratıcı kapasitesini görünür kılan önemli çıktılar sunduğuna inanıyorum."




