Yıl sonu yaklaşırken gözler milyonlarca çalışanı ilgilendiren asgari ücret görüşmelerine çevrildi. Asgari Ücret Tespit Komisyonu, 12 Aralık’ta ilk toplantısını yapacak. İşçi, işveren ve hükümet temsilcilerinin katılımıyla yürütülecek görüşmelerde zam hesaplamalarına dair farklı formüller değerlendiriliyor.
Zam formülünde enflasyon ortalaması öne çıkıyor
Kulislerde, asgari ücret artışının hedeflenen ve beklenen enflasyonun ortalaması alınarak belirlenmesi formülünün ağırlık kazandığı ifade ediliyor. Bu yaklaşımın hükümetin enflasyon programı ile uyum taşıdığı değerlendiriliyor.
SGK Başuzmanı İsa Karakaş, Türkiye gazetesindeki köşe yazısında yeni dönem için üç farklı senaryoyu kamuoyuyla paylaştı.
Açlık sınırı uyarısı ve üç zam senaryosu
Karakaş, Türk-İş’in kasım ayı verilerine dikkat çekerek, açlık sınırının 29.828 TL, bekâr bir çalışanın yaşama maliyetinin ise 38.752 TL olduğunu hatırlattı. Ücretin Şubat 2026’da çalışanların cebine gireceğini vurgulayan Karakaş, asgari ücretin açlık sınırının altında olmaması gerektiğini belirterek şu değerlendirmede bulundu:
“Asgari ücrette en az 33.000–34.000 TL bandı elzem. Açlık sınırının altında ücret olmaz; bu yasal düzenlemeye aykırı. Yaşama maliyeti dikkate alındığında asgari ücretin 40 bin TL’nin altında olmaması gerekiyor.”
![]()
Karakaş’ın aktardığı üç olası senaryo ise şöyle:
- En düşük zam senaryosu: %25 artış → 27.600 TL
- Orta senaryo: %30 artış → 28.700 TL
- Destek artışıyla üst senaryo: 29.000 TL
Karakaş, aylar süren analizlerinin bu aralığı işaret ettiğini belirtti.
Hükümet ve işveren cephesinde beklentiler
Hükümet kanadının enflasyon programını bozmayacak, istihdamı koruyan dengeli bir artıştan yana olduğu ifade ediliyor. İşveren tarafında ise maliyet baskısı, ihracat ve rekabet gücü gerekçeleriyle daha sınırlı bir zammın benimsendiği biliniyor.




