Aydın ve Muğla sınırlarında yer alan Latmos Dağı’nda Dinçler Madencilik tarafından yapılmak istenen feldspat madenine ilişkin “ÇED gerekli değildir” kararı Danıştay tarafından iptal edildi. Kararla birlikte yaklaşık 600 hektarlık alanı kapsayan maden kırma-eleme projesi şimdilik durdurulmuş oldu. Doğa Derneği’nin aktardığı bilgiye göre, Karacahayıt ve Yeşilköy muhtarları ile Latmos Platformu tarafından açılan davada, Dinçler Madencilik’in 390 bin ton feldspat kırma-eleme projesine verilen “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) gerekli değildir” kararı, Danıştay tarafından geçersiz sayıldı. Karar, bölgedeki doğal yaşam savunucuları tarafından sevinçle karşılandı.


600 hektarlık alan tehdit altındaydı


Yaklaşık 850 futbol sahası büyüklüğünde, 600 hektarlık geniş bir alana yayılması planlanan proje, bölgenin zeytinliklerini, meralarını, su kaynaklarını ve binlerce yıllık tarihi dokusunu tehdit ediyordu. Şimdilik durdurulan proje için nihai iptalin gerçekleşmesi yönünde talepler sürüyor.


Latmos: Tarih, doğa ve yaşamın kesiştiği dağ


Latmos / Beşparmak Dağları; eşsiz kaya oluşumları, binlerce yıllık kaya resimleri, zeytinlikler, yüksek biyolojik çeşitlilik ve sularıyla Batı Menteşe Dağları’nın en önemli doğal alanları arasında yer alıyor. Aynı zamanda Bafa Gölü ve Büyük Menderes Havzası’nı besleyen su kaynaklarını da barındıran bu bölge, sayısız canlı türü için yaşam alanı sağlıyor.


Nesli tehlike altındaki canlılara ev sahipliği yapıyor


Latmos Dağı; saz kedisi, su samuru, yaban domuzu, oklu kirpi gibi nadir ve korunması gereken canlılara da ev sahipliği yapıyor. Bu nedenle bölge, bilim insanları ve çevre kuruluşları tarafından acil olarak koruma altına alınması gereken doğal miras olarak gösteriliyor.

Latmos Dağı’nın tarihî önemi: 8 bin yıllık uygarlık izleri


Latmos Dağı, antik çağlardan günümüze uzanan derin tarihî ve kültürel izler taşıyan bir doğa hazinesidir. Bugünkü Aydın ve Muğla illeri sınırlarında yer alan dağ silsilesi, tarih boyunca hem inanç hem de yerleşim alanı olarak önem kazanmıştır. Araştırmalara göre, Latmos’un ilk yerleşimi Neolitik Çağ’a, yani yaklaşık 8 bin yıl öncesine dayanmaktadır. Bölgede bulunan duvar kaya resimleri, Anadolu’nun en eski yerleşik topluluklarına ait izler barındırmakta ve dönemin ritüel yaşamına dair ipuçları sunmaktadır. Bu resimlerde genellikle insan figürleri, kadın-erkek ilişkisi, doğa ve topluluk yaşamı betimlenmiştir. 1990’lı yıllardan itibaren Alman arkeolog Anneliese Peschlow-Bindokat tarafından yürütülen çalışmalar, Latmos’un tarihî önemini ortaya koymuştur. Peschlow’un raporlarına göre dağ, Anadolu’nun en iyi korunmuş kaya sanatı alanlarından biri olarak kabul edilmektedir. Bugüne kadar bölgede 200’ün üzerinde resimli kaya barınağı tespit edilmiştir.


Antik dönemden Bizans’a uzanan kutsal coğrafya


Antik çağda “Latmos” adıyla bilinen bu dağ, zamanla eteklerine kurulan şehirle birlikte Herakleia ad Latmum adını almıştır. Helenistik dönemde önemli bir yerleşim merkezi olan bu antik kent, bugün Bafa Gölü kıyısında arkeolojik kalıntılarıyla varlığını sürdürmektedir. Bizans döneminde ise Latmos Dağları, keşişler ve inzivaya çekilen din adamları için bir manastır bölgesi haline gelmiştir. Dağlık alanlardaki doğal mağaralar ve oyuklar, yüzyıllar boyunca manastır ve inziva hücresi olarak kullanılmıştır. Bu yapılar, 10. yüzyıldan itibaren Hristiyanlığın Anadolu’daki en önemli taşınabilir kült mirasları arasında sayılmaktadır.


Arkeolojik mirasın tehdit altındaki geleceği


Latmos Dağı, sadece bir jeolojik yapı değil; aynı zamanda Anadolu uygarlıklarının, inanç sistemlerinin ve doğa ile insan arasındaki ilişkinin belgelenmiş bir tarihi olarak değerlendirilmektedir. Ancak plansız madencilik faaliyetleri, bu paha biçilmez kültürel mirası tehdit etmektedir. Uzmanlar, bölgenin sadece doğal sit alanı olarak değil, aynı zamanda UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne alınması gerektiğini savunmakta; bu benzersiz kültürel zenginliğin korunması için ulusal ve uluslararası önlemlerin devreye sokulmasını talep etmektedir.
 

Kaynak: Berna ALTINOVA