Samsun’un Bafra ilçesinde Kızılırmak Nehri üzerinde kurulan Derbent Barajı, sadece enerji üretimi ve sulama amacıyla değil, aynı zamanda sular altında kalan eski bir köyün izleriyle de dikkat çekiyor. Baraj sularının altında kalan cami minaresi, zaman zaman su seviyesinin düşmesiyle birlikte gün yüzüne çıkıyor ve görenleri hem hayrete düşürüyor hem de geçmişle bağ kurmalarına vesile oluyor. Bu batık minare, baraj gölüne kıyısı olan köylerde yıllar önce yaşanan zorunlu tahliyelerin ve yerinden edilmenin somut bir sembolü haline geldi.
Türkiye’de sadece iki örneği var
Bafra’daki batık minare, Türkiye’deki nadir su altı dini yapılarından biri olma özelliğini taşıyor. Türkiye genelinde kayıtlara geçmiş yalnızca iki batık minare bulunuyor:
• Samsun – Derbent Barajı (Bafra): 1980’li yıllarda sular altında kalan Boğazkaya Mahallesi’ne ait caminin minaresi hâlâ ayakta ve zaman zaman su yüzeyine çıkıyor.
• Şanlıurfa – Halfeti (Savaşan Köyü): Birecik Barajı’nın ardından su altında kalan Savaşan Köyü’nde cami minaresi, bugün Halfeti tekne turlarının önemli bir simgesi haline geldi.
Bu iki minare dışında Türkiye’de resmen tespit edilmiş başka bir batık minare bulunmuyor. Bu durum, Bafra’daki yapının tarihî ve kültürel değerini daha da artırıyor.

1980’lerde sular altında kaldı
Derbent Barajı, 1984 yılında tamamlanarak hizmete girdiğinde, baraj gölü alanında kalan çok sayıda hane ve yapı, Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından yürütülen kamulaştırma süreciyle boşaltılmıştı. Bu süreçte köy halkı yeni yerleşim bölgelerine taşındı, ancak cami minaresi yıkılmayarak olduğu gibi suyun altında bırakıldı. Yaklaşık 40 yıldır sularla iç içe yaşayan bu yapı, barajdaki su seviyesinin düşmesiyle birlikte zaman zaman tamamen ortaya çıkıyor. Özellikle yaz aylarında yaşanan kuraklık ya da tarımsal sulama nedeniyle barajın debisi azaldığında, minare daha net bir şekilde görülebiliyor.
Bölge halkının hafızasında özel bir yeri var
Batık minare, Bafralılar ve çevre köy halkı için sıradan bir manzara değil. Pek çok kişi için orası, çocukluk anılarının geçtiği bir köyün sembolü. Yaşlılar, sular altında kalan evlerin, sokakların ve caminin yıllar önceki halini hâlâ hatırladıklarını söylüyor. Bu nedenle batık minare, yalnızca mimari bir kalıntı değil; aynı zamanda kolektif belleğin bir parçası. Baraj kıyısına gelen ziyaretçiler, minarenin fotoğrafını çekmeden bölgeden ayrılmıyor. Özellikle sosyal medyada paylaşılan görüntüler sayesinde, bu yapı son yıllarda daha fazla ilgi görmeye başladı.
Kano turlarıyla turizm canlanıyor
Son yıllarda Derbent Barajı sadece nostaljiyle değil, doğa sporlarıyla da anılıyor. Özellikle yaz aylarında su seviyesinin uygun olmasıyla birlikte kano etkinlikleri dikkat çekiyor. Bafra Belediyesi iş birliğiyle faaliyet gösteren doğa kulüpleri, hafta sonları düzenli olarak kano turları organize ediyor. “Bafra Extrem” gibi yerel gruplar, Cumartesi ve Pazar günleri saat 11:30 ve 18:00 arasında düzenlenen kano gezileriyle, ziyaretçileri minare çevresinde benzersiz bir deneyime davet ediyor. Turlar öncesinde rezervasyon yapılması gerekiyor. Kano ile batık minarenin çevresinde gezinti yapmak; sessiz, huzurlu ve tarihî bir yolculuk hissi veriyor. Göl yüzeyindeki yansımasıyla minare, hem doğa tutkunları hem de fotoğrafçılar için cazip bir manzara sunuyor. Bölgedeki balıkçı lokantaları ve pansiyonlar da bu turlara eşlik ederek turizme katkı sağlıyor.
Derbent Barajı’nın teknik özellikleri
Derbent Barajı, Kızılırmak Nehri üzerinde enerji üretimi, taşkın kontrolü ve sulama amacıyla inşa edilmiş önemli yapılardan biridir. 1984 yılında işletmeye açılan baraj, kaya dolgu gövde tipine sahip olup 33 metre yüksekliğindedir. Baraj gölü, Samsun’un Bafra ilçesine can suyu olurken, aynı zamanda binlerce hektarlık tarım arazisinin sulanmasını sağlamaktadır. Baraj sayesinde yörede çeltik, mısır ve sebze üretimi büyük ölçüde artmıştır. Ancak bu kazanımlar, geçmişte sular altında kalan köyler için derin bir özlem ve kayıp anlamı taşımaktadır.
Batık minare sadece taş değil, bir hafıza
Samsun’un Bafra ilçesindeki batık minare, zamanın ve suyun ortak izini taşıyan nadide yapılardan biri. Su altında kalan köylerin sessiz tanığı olan bu yapı, hem tarihi hem de insani bir hikâye anlatıyor. Sular çekildikçe minare yükseliyor ve geçmişin sesi bir kez daha duyuluyor…





