Karadeniz’in deprem riski düşük sanılsa da, Samsun toprakları yüzyıllar boyunca hem yerin altından gelen sarsıntılara hem de yüzeydeki doğal afetlere tanıklık etti. 1942 Ladik ve 1943 Tosya depremleri başta olmak üzere, Osmanlı döneminden günümüze uzanan birçok yıkıcı olay; kimi zaman belgelerde kaldı, kimi zaman halkın hafızasından silindi. Ancak unutulmuş olması, yaşanmadığı anlamına gelmiyor. Bu topraklarda meydana gelen depremler, sel baskınları ve heyelanlar; bölgenin doğal kırılganlığını ve afetlere karşı ne kadar savunmasız olduğunu gözler önüne seriyor. Bugün beton binaların yükseldiği alanların bir kısmı eski dere yataklarına, alüvyon zeminlere ya da aktif fay hatlarının yakınına kurulu. Tüm bu tarihsel tecrübelere rağmen, kentleşme ve yapılaşma hız kesmeden devam ediyor. Oysa Samsun’un kırılgan belleğinde saklı kalan bu afetler, geleceğe ışık tutabilecek kadar önemli ipuçları barındırıyor.

1942 Ladik Depremi: Samsun’u Uykusunda Yakalayan Sarsıntı
20 Aralık 1942 sabahı saat 05.05’te, Samsun’un Ladik ilçesi merkezli bir deprem meydana geldi. 7.0 büyüklüğündeki bu sarsıntı, özellikle Ladik, Havza ve Amasya çevresinde büyük hasara yol açtı. 282 kişi hayatını kaybetti. 3.000’den fazla yapı yıkıldı veya ağır hasar gördü. Deprem, yüzeye yakın derinlikte gerçekleştiği için etkisi çok güçlü hissedildi. O yıllarda kış koşulları, arama-kurtarma çalışmalarını geciktirdi. Bu deprem, Samsun’un yakın tarihinde en çok can kaybına neden olan yerel deprem olarak kayıtlara geçti.
1943 Tosya Depremi: Kuzey Anadolu Fayı'nın Kırıldığı Gün
26 Kasım 1943 gecesi, saat 01.20 sularında meydana gelen Tosya–Ladik Depremi, 7.6 büyüklüğüyle Karadeniz Bölgesi’nin en büyük kara depremlerinden biri oldu. Depremin merkezi Kastamonu Tosya ile Samsun Ladik arasındaki Kuzey Anadolu Fay Hattı idi. 4.000'e yakın can kaybı yaşandı. Kastamonu, Çorum, Amasya, Tokat ve Samsun’un doğu ilçelerinde ağır yıkım oldu. Fay hattı yaklaşık 280 kilometrelik bir segmentte kırıldı. Demiryolu, karayolu ve köprü altyapısı kullanılamaz hale geldi. Bu deprem, Kuzey Anadolu Fayı boyunca 20. yüzyılda gerçekleşen büyük kırılmalar zincirinin ilk halkalarından biri olarak kabul ediliyor.
1859 Samsun Depremi: Belgelerde Kayıtlı, Hafızalarda Silinmiş
Osmanlı arşivlerinde yer alan 1859 tarihli Samsun Depremi, şehir merkezinde ve çevre köylerde ciddi hasarlara yol açtı. Bu depremde çok sayıda taş yapı yıkıldı, halk camilerde ve hanlarda toplanarak sabahladı. Ancak bu afet, günümüzde neredeyse hiç hatırlanmıyor.
Çevre İlçelerde Mikro Sarsıntılar
Son yıllarda Çarşamba, Tekkeköy ve Ayvacık çevresinde düşük şiddetli mikro depremler meydana geliyor. Bu sarsıntılar genellikle 2.0 ile 3.5 büyüklüğü arasında değişiyor ve halk tarafından hissedilmiyor. Ancak yer bilimcilere göre bu mikro sarsıntılar, yer altındaki gerilim birikiminin göstergesi olabilir.

Heyelanlar ve Sel Afetleri de Bölgeyi Vurdu
Samsun’un doğal afet geçmişi yalnızca depremlerle sınırlı değil. 2012 yılında Canik ilçesinde meydana gelen sel felaketi, 12 kişinin hayatını kaybetmesine yol açtı. Aynı şekilde, 1959 Ladik Heyelanı, bölgedeki onlarca evin toprak altında kalmasına neden oldu. Bu olaylar, afet riskinin çok yönlü olduğunu ortaya koyuyor.
Uzmanlar Uyarıyor: Afet Hafızası Canlandırılmalı
Jeoloji uzmanları, Samsun’da büyük deprem riskinin düşük olduğunu ancak “sıfır” olmadığını belirtiyor. Kentin geçmişte yaşadığı yıkımları göz önüne alan uzmanlar, deprem bilinçlendirme çalışmaları, afet tatbikatları ve yapı stoğu değerlendirmesinin önemine vurgu yapıyor. Aynı zamanda unutulmuş afetlerin yeniden gündeme getirilmesi, toplumsal hafızanın canlı tutulması açısından kritik.
Kentsel Dönüşüm ve Yapı Denetimi Önemli
Samsun’da özellikle sahil şeridine yakın alanlar gevşek zemin yapısı nedeniyle risk taşıyor. Uzmanlara göre, ilk etapta eski yapı stoğunun güçlendirilmesi ve deprem yönetmeliğine uygun hâle getirilmesi, olası bir afette can kaybını en aza indirebilir.





