Şizofreninin temelde düşünce içeriğini ve duyuları hissetme becerilerini etkileyen, davranış ve duygudurumda değişikliklerin eşlik ettiği bir ruhsal bozukluk olduğunu dile getiren Atasam Sağlık Grubu Uzm. Pskiyatristi Duygu Karapınar, “Şizofreni bir beyin hastalığıdır. Cinler, korku, görüntü ve sesler gibi dış etkenlerden kaynaklanmaz.  Hastaların içgörüsü bozulmuştur. Yani yaşadıkları belirtilerin bir hastalık olduğunu kavrayamazlar. Şüphecilik, takip ediliyorum, zarar göreceğim şeklinde düşünceler, yani gerçeğin algılanmasındaki bozulmalar olan sanılar ve var olmayan görüntüler görme, sesler duyma, kokular algılama gibi 5 duyudan herhangi biriyle ilişkili halüsinasyonlar şizofreninin temel belirtileri olsa da, şizofreniye has belirtiler değildir ve tek başına var olmaları şizofreni tanısı koydurmamaktadır” dedi.

 

Şizofreninin bazen içe kapanma, duygu dışa vuruşunda azalma, akademik başarıda bozulma, sosyal ilişkilerde gerileme ile de kendisini gösterebileceğini söyleyen Karapınar, “Şizofreni, nadir bir hastalık değildir. Ülkemizde yaygınlığı binde sekiz civarındadır ve üçyüzbinden fazla kişide şizofreni tanısı bulunmaktadır.  Erkeklerde kadınlara göre daha fazla gözlenmektedir. Belirtilerin ortaya çıkışı genellikle 25-44 yaşları arasında olmaktadır. Ailede şizofreni ya da herhangi bir psikotik bozukluk öyküsünün olması, ileri baba yaşı, gebelikte annenin geçirdiği enfeksiyonlar ve maruz kaldığı stres, annenin gebelikte alkollü madde kullanımı gibi durumlar şizofreni riskini artırmaktadır. Erken gençlik dönemlerinde şizofreni, depresyon ile karıştırılabilir” şeklinde uyarıda bulundu.

Şizofreni hastalarında tedavi ve tedavinin devamlılığının, aile desteğinin, hastalığın neden olabileceği kayıpları engellemek açısından önemli olduğunu belirten Uzm. Psikiyatr Duygu Karapınar, “Bu hastalıkta bazen uzun süreli, bazen ise ömür boyu tedavi gerekebilir. Tedaviye yanıt alınamayan her üç hastadan birinde temel sorun, hastaların tedaviye geç başlamalarıdır. Çünkü içgörü bozukluğu nedeniyle hastalar başlangıçta tedaviden uzak kalmaktadır. Şizofreni hastalarının maruz kaldığı ön yargı ve damgalamayı önlemek amacıyla ‘24 Mayıs Şizofreni Farkındalık Günü’ olarak belirlenmiştir. Şizofreni hastalarının bilinenin aksine, kendisi için uygun işlerde çalışabileceği, eğitim ve öğretim görebileceği unutmamalı, medeni haklarını kullanabilmeleri ve bu haklarının korunması konusunda gereken desteği göstermeliyiz. Şizofreni hastalarının iyileştirilmesinde erken tanı ve düzenli tedavi uyumu ile psikososyal desteğin önemini unutmamalıyız” diye konuştu.

Kaynak: ŞİLA KURUMAHMUTOĞLU