TMMOB Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) Samsun Şube Başkanı Kübra Küçük, 'Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik' ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. Küçük, Resmi Gazete'de yayımlanan değişikliğin, Anayasa2nın 56. maddesiyle güvence altında olan sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına ve 2872 sayılı Çevre Kanunu'nun temel ilkelerine aykırı olduğunu savundu. Yapılan düzenleme ile çevre hukuku alanında yerleşik olan; kirleten öder, ihtiyat ilkesi, önleme ilkesi, ekosistem temelli yönetim anlayışının geri plana itildiğini ifade eden Küçük, "Denizlerimiz ve su kaynaklarımız ticari kazanım ve teknik kolaycılığa terk edilmiştir. İklim değişikliğinin derinleştiği, su stresi ve ekosistem krizlerinin yaşandığı bu dönemde çevre mevzuatında yapılan değişiklikler bilimsel gereklilik ve kamu yararı ekseninde şekillenmelidir. Ne yazık ki yönetmelik değişiklikleri bu hassasiyeti tam olarak taşımamaktadır." dedi.

EKOSİSTEMİN ÇÖKÜŞÜNE ONAY!

Düzenlemenin oluşturacağı risk unsurlarını anlatan Çevre Mühendisi Kübra Küçük, "Yönetmeliğin 23. maddesine eklenen (f) bendi ile denizlerin doğal anoksik tabakasında yani derinliği 250 metreden fazla bölgelerde, 'tehlikesiz inorganik atıkların' boru hattı ile bertarafına ve aynı zamanda karbon depolama amacıyla kullanılmasına izin verilmiştir. 23. maddeye eklenen hüküm ile denizlerin doğal anoksik tabakasına atık bertarafının mümkün kılınması, hukuken 'yasak olanın izinlendirilmesi' anlamına gelir. Deniz tabanı çöp alanı veya karbon deposu değildir. Bu düzenleme deniz ekosisteminin çöküşüne onaydır. Sera gazı tutulumu gerekçesiyle karbonun deniz tabanında depolanması, çevre mühendisliği disiplininin reddettiği bir uygulamadır. Uzun dönemli okyanus asitlenmesi, bentik yaşam kaybı ve karbon kaçağı gibi geri dönülmez riskler görmezden gelinmiştir." ifadelerini kullandı.

GERİ DÖNÜLMEZ RİSK TAŞIR!

Kimyasal birikim ve derin suların karışımı sonucu kirliliğin üst katmanlara taşınmasının mümkün olacağını kaydeden ÇMO Şube Başkanı Küçük, "Boru hatlarında deprem ve korozyon kaynaklı sızıntı riski bulunmaktadır. Marmara ve Karadeniz mevcut ekolojik yükleri nedeniyle yüksek kırılganlığa sahiptir. Bu değişiklik su kalitesinin kötüleşmemesi ilkesi ile çelişmektedir. Öte yandan sanayi kaynaklı atıkların kimyasal içeriği karmaşıktır. Atıkların 'tehlikesiz' sınıflandırılması niceliksel ve niteliksel belirsizlikler içermektedir. Bu kapsamda deniz ortamına yönlendirilebilecek örnek atıklar, fosfojips (doğal radyoaktif iz ve ağır metal içerebilir), yüksek tuzluluk içeren endüstriyel atık sular, kimyasal reaksiyon atıkları, cüruf ve çökeltiler, ayrıca bu atıkların deniz tabanına verilmesi geri dönülemez ekolojik tahribat riski taşır." diye konuştu.

Kızılay Samsun yeni dönem hedeflerini belirledi
Kızılay Samsun yeni dönem hedeflerini belirledi
İçeriği Görüntüle

DÜZENLEME YENİDEN ELE ALINMALI

Yönetmeliğin, çevre mühendisliği disiplininin temel ilkeleri çerçevesinde yeniden değerlendirilmesi gerekmekte olduğunu vurgulayan Küçük, son olarak şunları söyledi: "Anoksik tabakaya bertaraf ve karbon depolama hükümleri yeniden gözden geçirilmelidir. Arıtma yükümlülükleri güçlendirilmeli, ileri arıtma desteklenmelidir. İzleme ve raporlama yükümlülükleri şeffaf ve merkezi hale getirilmelidir. Meslek odalarının ve akademinin mevzuat süreçlerine etkin katılımı güvence altına alınmalıdır. Bu düzenlemeler Türkiye’nin su varlıklarına yönelik ağır ve sonuçları belli olmayan müdahalelerdir. Su kaynaklarımızın korunması bir tercihten öte hukuki bir zorunluluk ve gelecek nesillere karşı sorumluluğumuzdur. Düzenlemenin kamu yararı ve bilimsel esaslar çerçevesinde yeniden ele alınması talebimizi kamuoyunun bilgisine sunarız."

Kaynak: GAZETE ARENA - ERCAN ÜSLÜ