Bazıları devleti hâlâ babasının çiftliği sanıyor.
Samsun’un Salıpazarı ilçesinde, gece yarısı yaşanan olay tam da bu kafanın ürünü.
Esnaf ve Sanatkarlar Kredi Kooperatifi’ne tahsis edilmiş resmi plakalı araçla, başkanın oğlu alkollü şekilde trafiğe çıkıyor, sonra da aracı takla attırıyor.
Neyse ki kimse ölmedi.
Ama ölen bir şeyler var: Ciddiyet, sorumluluk ve kamu malına saygı.
Her şey ortada, her şey “biz buradayız, kimse bize bir şey yapamaz” rahatlığı içinde yapılmış gibi.
Bu olay bir trafik kazası değil, bir kamu ahlakı kazasıdır.
Çünkü mesele sadece bir gencin sarhoşken direksiyon başına geçmesi değil.
Mesele, o direksiyona hangi hakla geçtiği.
Mesele, o arabanın kime ait olduğu.
Ve mesele, bu yaşananların “olur öyle gençtir” diye örtülüp örtülmeyeceğidir.
Kamu malı dedikleri şey, milletin vergisiyle alınır.
O araç bir babanın oğluna “gece gezmesinde kullan” diye verilecek şahsi eşya değildir.
Devlet malını bu kadar özensiz, bu kadar pervasız kullananların temsil ettiği makamların ciddiyeti ne olur?
Bugün babasının makam aracıyla kaza yapan yarın o makamı nasıl taşıyacak?
Soruşturma açılmış.
Güzel.
Fakat bu iş sadece adliyede kapanmasın.
Odaya tahsis edilen araç ne sıklıkla denetleniyor?
Başkanın oğlu bu aracı ilk kez mi kullandı?
Alkol tesadüf mü, yoksa alışkanlık mı?
Bu soruların cevabı kamuoyunun hakkıdır.
Çünkü bu olay, genç adamın tek bir hatasından çok daha fazlası.
Bu olay, “devlet benim, araba da benim, kimse bana bir şey diyemez” zihniyetinin küçük bir özeti.
Ve bu zihniyet, kazadan çok daha büyük bir tehlikedir.
Sevgi ve saygıyla...