Roma generali Pompeius Magnus tarafından M.Ö. 64 yılında kurulan Pompeiopolis Antik Kenti, Kastamonu’nun Taşköprü ilçesinde yer almaktadır. Antik kent, tapınakları, hamam kalıntıları, sütunlu yolları ve mozaikleriyle Anadolu’daki Roma uygarlığının izlerini taşımaktadır.
Batı Karadeniz’in tarihî zenginlikleri arasında yer alan Pompeiopolis Antik Kenti, Kastamonu’nun Taşköprü ilçesi sınırlarında bulunmaktadır. Roma generali Gnaeus Pompeius Magnus tarafından M.Ö. 64 yılında kurulan şehir, adını da bu komutandan almaktadır. Kent, Roma İmparatorluğu’nun Anadolu’daki idari düzeninde Paphlagonia bölgesinin başkenti olarak anılmaktadır.
Pompeiopolis, Roma döneminde hem idari hem de ticari bir merkez konumunda bulunmaktaydı. Karadeniz ile Orta Anadolu arasında stratejik bir geçiş noktası olan kent, kuzey-güney yönlü ticaret yollarını birbirine bağlaması nedeniyle büyük önem taşımaktaydı. Bu özelliğiyle Pompeiopolis, Roma’nın Anadolu’daki güçlü şehirlerinden biri hâline gelmiştir.
Pompeiopolis Antik Kenti, dönemin şehircilik anlayışına uygun olarak ızgara planlı bir mimari düzenle kurulmuştur. Kentin ana eksenini oluşturan sütunlu cadde, Roma şehirlerinin sembolü olan planlı yerleşim düzeninin tipik bir örneğini oluşturmaktadır. Caddenin iki yanında sıralanmış dükkân kalıntıları, ticaretin şehirdeki canlılığını yansıtmaktadır. Yine bu bölgede yer alan mermer döşemeler, su kanalları ve kemerli altyapı kalıntıları, Roma mühendisliğinin gelişmişliğini göstermektedir. Sütun başlıkları ve mozaik tabanlar günümüzde hâlâ yerinde durmakta, ziyaretçilere iki bin yıl öncesinin şehir atmosferini hissettirmektedir.
Pompeiopolis’te yapılan kazılarda çok sayıda renkli taş mozaik bulunmuştur. Bu mozaiklerin büyük bölümü, dönemin mitolojik figürlerini ve geometrik süslemelerini içermektedir. Zemin döşemelerinde yer alan deniz canlıları, bitkisel motifler ve tanrı tasvirleri, Roma sanatının Anadolu’daki yansımaları olarak değerlendirilmektedir. Kazılarda çıkarılan eserlerin bir bölümü bugün Kastamonu Müzesi envanterinde yer almaktadır. Antik kentin genelinde yürütülen koruma çalışmaları sayesinde mozaikler, mermer sütunlar ve taş bloklar zarar görmeden muhafaza edilmektedir.
Kentin merkezinde yer alan kalıntılar arasında Roma hamamı, tapınak temelleri ve tiyatro yapısı dikkat çekmektedir. Hamam yapısı, Roma döneminde temizlik ve sosyalleşme kültürünün önemli bir göstergesi olarak kabul edilmektedir. Bu yapı içerisinde su havuzları, ısıtma sistemi ve soyunma odaları bulunmaktaydı. Yapılan araştırmalar, Pompeiopolis’te Zeus, Asklepios ve Apollon’a adandığı düşünülen tapınakların varlığını ortaya koymaktadır. Bu tapınak alanları, kentin aynı zamanda bir dini merkez olarak da değerlendirildiğini göstermektedir.
Pompeiopolis, Roma döneminde yalnızca bir idari merkez değil, aynı zamanda Paphlagonia bölgesinin kültürel ve sanatsal kalbi olarak da bilinmekteydi. Şehirde heykelcilik, taş işçiliği ve mozaik sanatı gelişmiş durumdaydı. Antik kaynaklarda, Pompeiopolis’in çevresinde yetişen üzüm bağlarının ve zeytinliklerin Roma pazarlarına kadar gönderildiği belirtilmektedir. Bu durum, kentin yalnızca tarihî değil, ekonomik açıdan da gelişmiş bir yerleşim olduğunu göstermektedir.
Pompeiopolis, Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılmasının ardından Bizans egemenliği altına girmiştir. Bu dönemde şehir, Hristiyanlığın etkisiyle farklı bir kimlik kazanmış ve bazı tapınak alanlarının üzerine bazilika tipi kiliseler inşa edilmiştir. Bizans döneminde Pompeiopolis, çevredeki dini merkezlerle bağlantılı olarak bir piskoposluk merkezi hâline gelmiştir. Orta Çağ boyunca yerleşim kısmen devam etmiş, ardından Selçuklu döneminde bölge tarım arazisi olarak kullanılmaya başlanmıştır. Osmanlı dönemine gelindiğinde ise Pompeiopolis, taş malzeme temini amacıyla yerel halk tarafından “taş ocağı” olarak değerlendirilmiş; ancak ana yapılar bozulmadan günümüze kadar ulaşmıştır.
Pompeiopolis Antik Kenti’nde yürütülen arkeolojik kazılar, 20. yüzyılın ortalarından itibaren hız kazanmıştır. Kastamonu Müzesi ve çeşitli üniversiteler tarafından gerçekleştirilen çalışmalarda kentin farklı bölümlerinde mimari yapılar ve günlük yaşama dair çok sayıda eser ortaya çıkarılmıştır. Kazı çalışmalarında elde edilen veriler, Pompeiopolis’in Roma döneminde on binin üzerinde nüfusa sahip planlı bir kent olduğunu göstermektedir. Günümüzde de arkeolojik incelemeler ve koruma projeleri devam etmektedir.
Pompeiopolis, günümüzde ziyaretçilere açık bir arkeolojik alan olarak değerlendirilmektedir. Kentte oluşturulan yürüyüş güzergâhları sayesinde ziyaretçiler, sütunlu yolu, hamam kalıntılarını ve mozaikleri yakından görebilmektedir. Alanda yer alan bilgilendirme panoları, antik kentin tarihsel evrimini anlatmakta; yerel yönetimler tarafından bölgeye yönelik turizm tanıtım faaliyetleri yürütülmektedir. Taşköprü’nün geleneksel dokusu ile antik kalıntıların bir arada bulunması, ziyaretçilere benzersiz bir atmosfer sunmaktadır.
Pompeiopolis Antik Kenti, Kastamonu’nun kültürel mirasını temsil eden en önemli tarihî alanlardan biri olarak varlığını sürdürmektedir. Kentteki yapılar, Roma mimarisinin Anadolu’daki yansımalarını günümüze kadar taşımakta; sütunlu yolları, mozaikleri ve tapınak kalıntılarıyla geçmişin sessiz tanıklığını yapmaktadır. Yaklaşık iki bin yıllık tarihiyle Pompeiopolis, yalnızca bir arkeolojik kazı alanı değil, aynı zamanda Anadolu medeniyetlerinin sürekliliğini gösteren canlı bir belgedir. Roma uygarlığının sanat, mühendislik ve şehircilik anlayışını yansıtan bu antik kent, Kastamonu’nun tarihî kimliğinde derin izler bırakmaya devam etmektedir.