Samsun’un Sesi Denizde, Sözü Göklerde Saklı
Her şehir bir hikâye anlatır. Samsun’un hikâyesi, suyun sesine karışan bir başlangıç ve dalgaların kıyıya vurduğu bir hatıradır.

Karadeniz’in eşiğinde, sırtını Yeşilırmak ile Kızılırmak arasına yaslamış bir şehir Samsun. Ne çok büyük ne de çok küçük… Ama yüreği geniştir. Samsun’u bilen bilir, burada sabahın sesi martılardan değil, vapur düdüğünden anlaşılır. Rıhtım boyunca yürüyen her adım, aslında Cumhuriyet’in ilk adımına çıkar.

Benim için Samsun, çocukken bayram sabahlarında dolan cepler, belediye otobüslerinin arkasına asılan yaz günleri, Meşrutiyet Caddesi’nde annemle yürüdüğüm kış akşamları demekti. Herkesin bir Samsun’u vardır. Kimisinin Samsun’u İlkadım Parkı’nda, kimisinin ise Saathane’nin gölgesinde saklıdır.

Milli Mücadelenin Sessiz Tanığı

Tarihin en anlamlı sayfalarından biri, 19 Mayıs 1919’da burada yazıldı. Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a ayak basmasıyla başlayan o yolculuk, sadece bir kurtuluşun değil, bir milletin uyanışının da simgesidir. Bu şehir, sessiz ama güçlü bir tanıktır; her 19 Mayıs sabahı, Bandırma Vapuru’nun hayalet sesi Samsun semalarında yankılanır.

Samsun’da Zaman, Kıyıya Vuran Anılarla Akar

Bugün Samsun değişiyor. Yükselen yapılar, genişleyen yollar, açılan köprüler… Ama o eski mahallelerin yerini alışveriş merkezleri alınca, çocukluğumuzun mahalle arası maçları da tarihe karışıyor. Yine de Atakum sahilinde yürürken, rüzgâr hâlâ eski Samsun’dan bir selam getiriyor. Kalbi biraz dikkatli olanlar, bu selamı duyar.

Peki Samsun Nereye Gidiyor?
Samsun sadece geçmişin değil, geleceğin de şehri mi olacak?

Kuzeyin incisi denilen bu şehir, üniversiteleri, sanayisi ve Karadeniz’e açılan limanıyla gelişmeye devam ediyor. Ancak her gelişmenin içinde bir hassasiyet gizli: Kimliğini koruyarak büyümek. Samsun’un büyürken o eski sıcaklığını, mahallenin adını bilen komşuluklarını, vapurla randevulaşan gençliğini kaybetmemesi gerek.

Son Söz: Samsun, Kendine Baktığında Ne Görüyor?

Bir şehir sadece binalarıyla değil, hafızasıyla yaşar. Samsun’un hafızasında hem bir ulusun kurtuluşu hem de binlerce insanın kişisel hikâyesi var. Belki de Samsun’un en güzel yanı bu: Herkesin kendinden bir şey bulabildiği, dalgası kadar değişken ama dağları kadar sabit bir şehir olması.