Nutrition Reviews adlı bilimsel dergide yayımlanan kapsamlı bir inceleme, D vitamini seviyesinin çocuklarda diş çürüğü riskini %50’ye kadar azaltabileceğini ortaya koydu. Washington Üniversitesi’nden araştırmacılar tarafından yürütülen bu çalışma, 1920 ile 1980 yılları arasında gerçekleştirilen 24 kontrollü klinik deneyin sistematik analizine dayanıyor.
Araştırmaya ABD, Kanada, İngiltere, Avusturya ve İsveç’ten toplam yaklaşık 3.000 çocuk katıldı. Katılımcıların yaşları 2 ile 16 arasında değişirken, elde edilen veriler D vitamininin yalnızca kemik gelişimi değil, aynı zamanda dişlerin sağlıklı gelişimi için de kritik olduğunu ortaya koydu.
Washington Üniversitesi’nden araştırma lideri Dr. Philippe Hujoel, çalışmanın amacının tarihsel verileri güncel bilimsel yöntemlerle yeniden değerlendirmek olduğunu belirtti. Dr. Hujoel, “D vitamini ile diş çürüğü arasındaki ilişki yeni değil. 1950’de Amerikan Tıp Derneği ve Ulusal Sağlık Konseyi D vitamini takviyesini önermişti, ancak Amerikan Diş Hekimleri Birliği bu görüşe o dönemde katılmamıştı” dedi.
D vitamini eksikliği çürük riskini artırıyor
Boston Tıp Merkezi’nden Prof. Dr. Michael Holick de çalışmanın sonuçlarını değerlendirerek, “D vitamini eksikliği, dişlerin geç çıkmasına ve zayıf yapıda olmasına yol açabilir. Bu da çürük riskini ciddi şekilde artırır. Araştırma, D vitamininin ağız ve diş sağlığındaki önemini bir kez daha teyit ediyor” ifadelerini kullandı.
Özellikle hamilelik döneminde ve erken çocuklukta yeterli D vitamini alımının diş yapısının güçlenmesine yardımcı olduğunu belirten uzmanlar, anneleri bu konuda bilinçli davranmaya çağırıyor. Dr. Hujoel, pek çok annenin D vitamininin bebeklerin diş ve kemik gelişimindeki rolünün farkında olmadığını, bu farkındalığın artmasının çocuk sağlığı açısından büyük önem taşıdığını vurguladı.
Son olarak, dünya genelinde D vitamini seviyelerinde genel bir düşüş yaşandığına dikkat çeken araştırmacılar, bu düşüşün çocuklarda artan diş çürüğü vakalarıyla paralel ilerlediğini belirtiyor. Araştırma, D vitamininin yalnızca kemikler için değil, genel ağız sağlığı için de hayati olduğunu ortaya koyarak halk sağlığı stratejilerinde bu konuya daha fazla yer verilmesi gerektiğini savunuyor.





