Nevşehir il sınırları içinde yer alan Kapadokya bölgesi, yalnızca peribacalarıyla değil, yeraltındaki tarihi yapılarıyla da dikkat çekiyor. Bölgede tespit edilen yeraltı şehirleri, Anadolu’da yerleşik yaşamın erken dönemlerine kadar uzanıyor. Arkeolojik verilere göre bu yapılar, ilk olarak M.Ö. 2000’li yıllarda Hititler döneminde oyulmaya başlanıyor. Kapadokya’nın tüf yapısı, insanların kayaları kolayca şekillendirmesine olanak tanıyor. Bu özellik, hem barınma hem de savunma amacıyla yeraltı yerleşimlerinin yaygınlaşmasına neden olmaktadır.

Bölgede en bilinen yeraltı yerleşimi Derinkuyu olarak öne çıkıyor. 1963 yılında bir vatandaşın evinde yaptığı tadilat sırasında tesadüfen keşfedilen Derinkuyu Yeraltı Şehri, günümüzde 8 katlı bir yapıya sahiptir. Yaklaşık 20 bin kişinin barınabileceği büyüklükte olduğu değerlendirilen şehirde, su kuyuları, tahıl depoları, ibadet alanları ve hava bacaları bulunmaktadır. Yapının 85 metreye kadar derinleştiği tespit ediliyor. Derinkuyu, hem savunma hem de uzun süreli yaşam için planlanmış örnek bir yerleşim olarak gösteriliyor.

Derinkuyu’nun 10 kilometre kuzeyinde bulunan Kaymaklı Yeraltı Şehri de aynı dönem özelliklerini taşımaktadır. 1964 yılında turizme açılan bu şehir, yatay mimarisi ve geniş koridorlarıyla dikkat çekiyor. Kaymaklı’da tahıl depoları, ahırlar ve şarap mahzenleri bulunuyor. Mazı Yeraltı Şehri ise daha küçük bir yapıya sahip olmasına rağmen aynı savunma ve barınma düzenini gösteriyor. Arkeolojik bulgular, bu şehirlerin zaman zaman birbirine tünellerle bağlandığını ortaya koyuyor.

Kapadokya’daki yeraltı şehirlerinin, Roma döneminde Hristiyan topluluklar tarafından da kullanıldığı bilinmektedir. Baskı ve zulümden kaçan gruplar, bu alanlarda ibadet ediyor ve toplu yaşam sürdürüyor. Duvarlarda bulunan haç motifleri, küçük şapel kalıntıları ve dini semboller bu dönemin izlerini taşımaktadır.

Bizans döneminde ise yeraltı şehirlerinin manastır sistemine dahil edildiği ve bazı alanların ibadet merkezine dönüştürüldüğü biliniyor. Yeraltı şehirlerinde yapılan incelemeler, dönemin mühendislik bilgisinin ileri düzeyde olduğunu gösteriyor. Tünellerin dar tutulması, dışarıdan gelebilecek saldırıların engellenmesini sağlıyor. Katlar arasına yerleştirilen taş kapılar, saldırı anında içeriden kolayca kapatılabiliyor.

. Hava bacaları, her katta oksijen akışını sağlayacak şekilde planlanıyor. Bu sistem, şehirlerin uzun süre boyunca izole şekilde yaşam sürdürmesine imkân tanıyor. Derinkuyu ve Kaymaklı başta olmak üzere Kapadokya’daki yeraltı şehirleri, 1985 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilmiştir. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın denetiminde sürdürülen çalışmalarla yapılar koruma altına alınmıştır.

Nevşehir Müzesi arşivlerinde yer alan bilgilere göre, bölgede 200’e yakın yeraltı yerleşimi tespit edildi. Ancak bunların büyük bölümü henüz ziyarete açık değil. Yeni kazı alanlarında arkeologlar, tünellerin daha derin bölümlerine ulaşmak için araştırmalarını sürdürüyor. Yeraltı şehirleri, günümüzde bölge turizminin en çok ilgi gören alanlarından biri olarak öne çıkıyor.

Kapadokya’ya gelen yerli ve yabancı ziyaretçiler, Derinkuyu ve Kaymaklı’daki galerileri gezerek tarihî yaşam düzenini yakından gözlemleme imkânı buluyor. Uzmanlar, bölgedeki yeraltı şehirlerinin yalnızca barınma alanı değil, aynı zamanda toplumsal yaşamın sürdüğü merkezler olduğunu belirtiyor.