Osmanlı’dan bugüne uzanan bir yerleşim
Nevşehir’in Ürgüp ilçesine bağlı Karain Köyü, Kapadokya’nın kadim yerleşimlerinden biri. Tarihi Bizans dönemine kadar uzanan köy, Osmanlı arşivlerinde de yer alıyor. 16. yüzyıldan itibaren bölge defterlerinde adı geçen Karain, uzun yıllar boyunca bağcılığı, tahıl üretimi ve hayvancılığıyla tanındı. 19. yüzyılda nüfusun 2 bine yaklaşmasıyla canlı bir köy haline geldi. Evler, mahzenler, samanlıklar ve camiler Kapadokya’ya özgü tüf kayalarının oyulmasıyla inşa edildi. Ancak bu taşların içinde gizlenen görünmez bir tehlike, köyün kaderini tamamen değiştirdi.
Kanser yayan köy
Karain’de 20. yüzyılın ikinci yarısına kadar fark edilmeyen tehlike, köyde art arda yaşanan akciğer hastalıklarıyla gündeme geldi. Yapılan araştırmalar, evlerin yapımında kullanılan tüf taşlarının içinde erionit adlı bir mineral bulunduğunu ortaya çıkardı. Asbeste benzer yapısıyla bilinen erionit, solunum yoluyla akciğerlere yerleşiyor ve yıllar içinde mezotelyoma başta olmak üzere ölümcül kanser türlerine yol açabiliyor. 1970’li yıllardan itibaren köyde olağan dışı sayıda kanser vakası görülmeye başlanınca, üniversiteler ve sağlık kuruluşları bölgede kapsamlı araştırmalar yaptı. Erionit, kısa sürede uluslararası bilim dünyasının dikkatini çekti.
Karain Köyü, 1980’li yıllarda yalnızca Türkiye’nin değil, dünyanın da gündemine girdi. ABD ve Avrupa’dan bilim insanları köye gelerek incelemeler yaptı. Araştırmalarda, Karain’de görülen mezotelyoma oranlarının dünya ortalamasının onlarca kat üzerinde olduğu belirlendi. 1987’de Dünya Sağlık Örgütü’nün raporlarında erionit, “yüksek derecede kanserojen” mineraller arasında sınıflandırıldı. Bu rapor, Karain’i tıp literatürüne taşıdı.
Artan ölüm vakaları ve bilimsel raporların ortaya koyduğu riskler nedeniyle Karain halkı köyü terk etmek zorunda kaldı. 1990’lardan itibaren devletin de yönlendirmesiyle köylüler Nevşehir merkezine, Kayseri’nin çeşitli ilçelerine ve büyükşehirlere göç etti. Yeni bir hayata başlayan aileler, doğdukları topraklardan ayrılmanın hüznünü uzun yıllar taşıdı. Köyde az sayıda hanede yaşam sürse de Karain’in eski kalabalığından eser kalmadı.
Günümüzde Karain, büyük ölçüde boşalmış durumda. Yıkık taş evler, harap olmuş avlular, camisi kapalı kalmış sokaklar köyün dramatik geçmişini yansıtıyor. Mezarlıkta yan yana dizilen mezar taşlarında akciğer hastalıklarından yaşamını yitirenlerin isimleri dikkat çekiyor. Köyü ziyaret edenler, sessiz sokaklarda dolaşırken geçmişten kalan hayat izlerine tanıklık ediyor.
Kapadokya’yı gezen yerli ve yabancı turistler için Karain, sıra dışı bir ziyaret noktası haline geldi. Sessizliği, terk edilmiş evleri ve kanserle anılan geçmişiyle köy, hem ürpertici hem de düşündürücü bir atmosfere sahip. Ancak uzmanlar, köyde uzun süreli kalışların sağlık açısından risk taşıyabileceği konusunda uyarıyor.
Karain Köyü’nün hikâyesi, doğayla insan yaşamı arasındaki hassas dengeyi gözler önüne seriyor. Osmanlı’dan bu yana yüzlerce yıl boyunca ayakta kalmış bir köy, taşlardaki görünmez tehlike nedeniyle adeta haritadan silindi. Bugün Karain, hem kültürel mirasın sessiz bir tanığı olarak varlığını sürdürüyor hem de sağlık bilimi adına önemli bir ders niteliği taşıyor.
Erionitin yasaklanması
Karain ve çevresinde yapılan bilimsel araştırmaların ardından Türkiye’de erionit minerali ciddi bir sağlık tehdidi olarak kabul edildi. Özellikle 1980’li ve 1990’lı yıllarda hazırlanan üniversite raporları ve resmi kurumların incelemeleri, bu taşların insan sağlığına uzun vadede büyük zarar verdiğini ortaya koydu. Bunun üzerine erionit içeren taşların inşaat malzemesi olarak kullanılmasına yasak getirildi. Devlet, köylerde yaşayan vatandaşları uyararak yeni yapılarda bu taşların kesinlikle tercih edilmemesi gerektiğini duyurdu. Günümüzde erionit, yalnızca bilimsel ve jeolojik araştırmalar kapsamında kontrollü olarak inceleniyor. Yani yapı malzemesi, dekoratif taş ya da günlük kullanım için herhangi bir alanda kullanılmasına izin verilmiyor. Ancak geçmişte inşa edilen evlerin çoğu hâlâ ayakta. Bu nedenle, Karain ve Tuzköy gibi köylerde eski yapılar risk oluşturmaya devam ediyor. Evlerin duvarlarından dökülen parçalar, rüzgârla taşınan tozlar ve uzun süreli temas, özellikle bu köylerde yaşayan az sayıdaki kişiyi hâlâ sağlık açısından tehdit ediyor.