Samsun’un Vezirköprü ilçesinde bulunan ahşap mezarlar, Türklerin Orta Asya’dan getirdiği gömme geleneğinin Anadolu’daki son örnekleri arasında yer alıyor. Kültür uzmanları, bu doğal mirasın korunması gerektiğini vurguluyor.
(Fotoğraflar örnek amaçlıdır.)
Vezirköprü’nün sessiz mirası
Samsun’un Vezirköprü ilçesi, yalnızca tarihi evleriyle değil, aynı zamanda Anadolu’da ender rastlanan ahşap mezar geleneğiyle de dikkat çeker. İlçenin kırsal mahallelerinde, kimi zaman bir yamaç mezarlığında, kimi zaman da eski camilerin bahçesinde rastlanan bu sanduka biçimli mezarlar, yüzyıllardır sessizce varlığını sürdürür.Bu mezarlar, Anadolu’nun İslamiyet öncesi ve sonrası gömme kültürlerinin kesiştiği noktada yer alır. Arkeologlara göre ahşap mezar geleneği, Orta Asya’daki Türk kurganlarından Anadolu’ya taşınan “doğayla uyumlu defin” anlayışının uzantısıdır. İnsan bedeniyle toprağın doğrudan temas etmesini engelleyen ama doğaya karışmasını kolaylaştıran bu yapı, hem inanç hem de çevresel sembolizm taşır.
Ahşaptan doğan bir sonsuzluk fikri
Ahşap, Türk kültüründe geçiciliğin değil, aksine doğanın döngüsüne dahil olmanın simgesi olarak görülür. Bu nedenle erken dönem Türk mezarlarında taş yerine ceviz, meşe veya ardıç gibi dayanıklı ağaç türleri tercih edilmiştir. Vezirköprü’deki örneklerde de bu gelenek açıkça görülür. Uzmanlara göre bölgedeki ahşap sandukaların en eski örnekleri, 17. ve 18. yüzyıllara tarihlenmektedir. Mezarların çoğu, dikdörtgen biçimli olup zemine oturtulmuş kalın ahşap tahtalardan yapılmıştır. Üst kısımlarında oyma motifler, hilal kabartmaları veya geometrik bezemeler yer alır. Bazılarında ise dönemin hat ustaları tarafından işlenmiş ayet yazıları bulunur. Ahşap malzemenin zamanla çürümesi nedeniyle çok azı günümüze sağlam biçimde ulaşabilmiştir. Ancak Samsun Kültür Varlıkları Envanteri’nde hâlâ Vezirköprü’nün Oymaağaç, Göllüalan ve Narlısaray mahallelerinde kayıtlı örnekler mevcuttur.

Osmanlı kayıtlarında “sanduka mezar”
Osmanlı arşivlerinde yer alan bazı vakıf defterlerinde, Samsun ve çevresinde bulunan mezarlıklarda “ahşap sanduka” ifadesine rastlanır. Bu kayıtlar, 18. yüzyılda dahi bölgedeki ustaların mezar yapımında ahşap işçiliğini sürdürdüğünü göstermektedir. Ayrıca dönemin seyyah notlarında da Kapıkaya Vadisi’nden Vezirköprü’ye uzanan yol üzerinde “taşla karışık ahşap mezarlıklar”dan söz edilir. Bu da ahşap mezarların sadece dini bir uygulama değil, aynı zamanda yerel zanaatkârlığın bir ifadesi olduğunu kanıtlar niteliktedir.
Oyma ustalarının izleri
Vezirköprü, yüzyıllardır ahşap ustalığıyla bilinen bir ilçedir. İlçede ev kapılarından cami minberlerine kadar uzanan el işçiliği geleneği, mezar sandukalarında da kendini gösterir. Her usta, kendi imzasını andıran küçük motiflerle sandukayı süslerdi. Bazı eski örneklerde lale, servi ağacı ve hayat ağacı motifleri dikkat çeker. Bu figürlerin tümü, hem İslam kültüründe hem de Orta Asya sembolizminde ölümden sonra yeniden doğuşu temsil eder.
Unutulan bir el sanatı
20. yüzyılın ortalarından itibaren mezar yapımında taş ve mermerin yaygınlaşmasıyla birlikte ahşap sanduka geleneği hızla kaybolmaya başladı. Günümüzde Vezirköprü’nün yalnızca birkaç köyünde bu yapılar gözlemlenebiliyor. Ancak çoğu, bakım yapılmadığı için çürüme tehlikesiyle karşı karşıya. Samsun Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün 2021 yılı raporuna göre, bölgedeki ahşap mezarların somut olmayan kültürel miras kapsamında korunması önerilmiş, bazı örneklerin Vezirköprü Müzesi’nde kayıt altına alınması planlanmıştır.
Ahşap mezarların kültürel anlamı
Kültür tarihçileri, bu geleneğin yalnızca bir defin biçimi olmadığını vurguluyor. Ahşap mezarlar, ölümün doğanın döngüsüne dahil edilmesi fikrini temsil eder. Ahşabın toprakla bir süre sonra birleşmesi, “fani dünyanın kalıcılığa dönüştüğü” düşüncesini yansıtır. Vezirköprü’de yaşlı ustalar, bu geleneğin eskiden bir “saygı sanatı” olarak görüldüğünü anlatır. Her bir sanduka, hem ustasının el emeğini hem de ölen kişinin toplumdaki yerini sembolize ederdi.
Somut tarihsel izler
Samsun’da ahşap mezar geleneğinin en belirgin izlerine Vezirköprü, Havza ve Asarcık hattında rastlanır. Özellikle Vezirköprü’nün Taşlık, Nalbantlı ve Oymaağaç köylerinde, eski mezarlıklarda kısmen ayakta kalmış örnekler bulunmaktadır. Bu mezarlar genellikle meşe ve ceviz ağacından yapılmış, üzerleri el oyması geometrik ve bitkisel motiflerle süslenmiştir. Köy sakinleri, bu mezarların çoğunun 19. yüzyıl sonu ile 20. yüzyılın ilk çeyreğinde yapıldığını anlatır. Ahşap sandukalar zamanla çürüyüp toprağa karışsa da, bazıları köy camilerinin hazirelerinde korunabilmiştir Örneğin, Vezirköprü Taşlık Köyü’ndeki bir mezar taşında Hicri 1305 (Miladi 1888) tarihi hâlâ okunabilmektedir. Bu da bölgedeki ahşap mezar geleneğinin Osmanlı’nın son dönemine kadar sürdüğünü gösterir. Benzer örneklere Ladik’in Akyar Mahallesi ile Havza’nın Meryemdere Köyü mezarlıklarında da rastlanır. Bazı sandukalar, 1950’li yıllarda beton mezar yapımına geçilmeden önceki son ahşap örnekler olarak kabul edilir. Günümüzde bu kalıntıların bir bölümü köylüler tarafından restore edilmekte, bir kısmı ise tamamen yok olmuştur. Bugün Samsun’daki mezarlıklarda, bu zarif el sanatının izleri giderek siliniyor. Yerlerini beton ve mermer mezarlar almış durumda. Ancak köy mezarlıklarının kuytularında hâlâ bir iki ahşap sanduka sessizce varlığını sürdürüyor.





