Bölgemizin genetik yapısına bakıldığında, tarihten süzülüp gelen güçlü bir kültürel mirasla birlikte yüksek bir tarımsal potansiyel göze çarpmaktadır. Samsun’un sahip olduğu bu zenginlik uzun süredir gündemde tutulsa da, mevcut tarımsal kapasitenin yeterince değerlendirilmediği görülmektedir. Sanayi yatırımlarının varlığına rağmen, tarıma dayalı sanayinin istenilen seviyeye ulaşamaması önemli bir eksiklik olarak öne çıkmaktadır.

Samsun’un özellikle Bafra ve Çarşamba gibi Türkiye’nin en büyük ve en verimli ovalarına sahip olması, kentin tarımsal yatırımlar açısından stratejik bir merkez olarak ele alınmasını zorunlu kılmaktadır. Bu alanlar, planlı ve sürdürülebilir yatırımlarla hem bölge ekonomisine hem de istihdama ciddi katkılar sunabilecek niteliktedir.

Türkiye genelinde tarım alanında yapılan değerlendirmelere bakıldığında; nüfusun yaklaşık üçte birinin kırsal kesimde yaşadığı ülkemizin, sanayi, ticaret, ulaşım ve turizmde önemli ilerlemeler kaydetmesine rağmen hâlâ bir tarım ülkesi olma özelliğini koruduğu görülmektedir. Gelişmiş ülkelerde tarımsal üretim içinde hayvancılığın önemli bir paya sahip olduğu dikkat çekerken, Türkiye’nin ise son yıllarda uygulanan hatalı tarım politikaları nedeniyle birçok ürünü ithal etmek zorunda kaldığı ifade edilmektedir.

Buna karşın hayvancılık alanında, özellikle tavukçuluk, süt ve besi sığırcılığı, yem bitkileri üretimi ve karma yem sektöründe kayda değer gelişmeler yaşanmıştır. Bu olumlu gelişmelerin bölgeye de yansımaları görülmektedir. Öte yandan hayvancılıkta karşılaşılan sorunlar, çevre bilincinin artması ve hayvan haklarına verilen önemin yükselmesiyle birlikte hayvan refahını ön plana çıkarmıştır. Bu çerçevede çözüm yolu olarak organik hayvansal üretim önerilmektedir.

Organik hayvansal üretim; yalnızca üretim miktarını değil, ürün kalitesini ve sağlık kriterlerini de esas alan bir sistemdir. Bu üretim modelinde, çevre ve iklim koşullarına uyumlu, hastalıklara dayanıklı tür ve ırkların tercih edilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle bölgeye adapte olmuş yerli ırklar ve melezler öncelikli olarak değerlendirilmelidir. Uyum sağlayabilen yabancı ırklar da kontrol altında kullanılabilir. Mevcut konvansiyonel işletmelerde bulunan hayvanlar, yetkili kuruluşların denetimiyle geçiş sürecine alınarak organik sürüler oluşturulabilir.

Hayvancılığın teşvik edilmesi, organik damızlık işletmelerin büyümesi açısından da önemlidir. Gerekli durumlarda, belirli yaş kriterlerini karşılamak kaydıyla konvansiyonel işletmelerden hayvan teminine izin verilmesi, organik sürülerin gelişimini destekleyebilir. Ancak bu büyümenin çevre kirliliğine yol açmaması, özellikle gübre kaynaklı nitrat kirliliğinin kontrol altında tutulması şarttır. Hayvan sayısına bağlı olarak ortaya çıkan gübre miktarı, tarımsal alanların taşıma kapasitesini aşmamalı; aksi durumda gübrenin farklı işletmelerde değerlendirilmesi sağlanmalıdır.

Tüm bu değerlendirmeler ışığında, tarım otoritelerinin vurguladığı gibi tarımsal potansiyelin önemi göz ardı edilmemelidir. Samsun; Bafra ve Çarşamba ovalarıyla sahip olduğu büyük tarımsal kapasiteyi doğru planlama ve yatırımlarla değerlendirmeyi hak etmektedir.

Bu düşüncelerle, herkese sağlıklı, huzurlu, bereketli ve refah dolu günler diliyorum.