Yedikule Zindanları, İstanbul’un Fatih ilçesinde, Marmara Denizi’ne bakan Yedikule semtinde yer almaktadır. Yapının temelleri Bizans dönemine uzanmaktadır. M.S. 413 yılında İmparator II. Theodosius tarafından yaptırılan surların en gösterişli bölümü, “Altın Kapı” adıyla inşa edilmiştir. Altın süslemeli bronz kapıları ve mermer kabartmalarıyla Bizans’ın zafer kapısı olarak kullanılmıştır. İmparatorlar seferlere bu kapıdan çıkmış, zafer dönüşlerinde aynı kapıdan girmiştir. Altın Kapı, Bizans İmparatorluğu’nun ihtişamını simgeleyen en önemli yapılardan biri olmuştur.

Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’un fethinin ardından bu bölgeyi savunma ve idari amaçlarla yeniden düzenlemiştir. Altın Kapı çevresine dört yeni kule eklenmiş, mevcut üç kuleyle birlikte yapı “Yedikule Hisarı” adını almıştır. Hisar, Osmanlı döneminde hem kale hem hazine deposu olarak kullanılmıştır. Devletin altın rezervlerinin bir bölümü, güvenli yapısı nedeniyle uzun süre burada korunmuştur. Aynı zamanda önemli tutuklular için zindan olarak da kullanılmıştır.

Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’un fethinin ardından bu bölgeyi savunma ve idari amaçlarla yeniden düzenlemiştir. Altın Kapı çevresine dört yeni kule eklenmiş, mevcut üç kuleyle birlikte yapı “Yedikule Hisarı” adını almıştır. Hisar, Osmanlı döneminde hem kale hem hazine deposu olarak kullanılmıştır. Devletin altın rezervlerinin bir bölümü, güvenli yapısı nedeniyle uzun süre burada korunmuştur. Aynı zamanda önemli tutuklular için zindan olarak da kullanılmıştır.

Yedikule Zindanları, 16. ve 17. yüzyıllarda Osmanlı Devleti’nin diplomatik merkezlerinden biri hâline gelmiştir. Osmanı arşivlerinde yer alan bazı kayıtlara göre, devletle sorun yaşayan yabancı elçiler, isyan eden askerî yetkililer ve idamı bekleyen devlet adamları burada hapsedilmiştir.

Polonya, Venedik ve İran elçilerinin burada tutuklu kaldığı tarihî kayıtlarda yer almıştır. Kulelerin alt bölümlerinde yer alan dar zindan hücreleri, gün ışığından uzak ve nemli yapısıyla uzun yıllar boyunca mahkûmların kaldığı alanlar olmuştur.

Yedikule Zindanları’nın en bilinen olaylarından biri, Genç Osman’ın ölümü olmuştur. 1622 yılında tahtan indirilen II. Osman, Yedikule’ye getirilmiş ve burada yeniçeriler tarafından boğularak öldürülmüştür.

Bu olay, Osmanlı tarihinin en trajik dönüm noktalarından biri olarak kayıtlara geçmiştir. O günden sonra zindanın bir kulesi “Genç Osman Kulesi” olarak anılmaya başlamıştır. Bu kule, bugün hâlâ ziyaretçilerin ilgisini çekmekte ve Osmanlı’nın karanlık dönemine tanıklık etmektedir.

Yedikule Hisarı, adını oluşturan yedi kuleyle birlikte benzersiz bir mimari yapıya sahiptir. Altın Kapı Kulesi, Top Kulesi, Zindan Kulesi, Genç Osman Kulesi, Hazine Kulesi, Bayrak Kulesi ve Cephanelik Kulesi, her biri farklı bir dönemde farklı amaçlarla kullanılmıştır.

Hazine Kulesi’nde devletin değerli eşyaları korunmuş, Zindan Kulesi mahkûmlar için kullanılmış, Bayrak Kulesi gözetleme noktası olmuştur. Kalın taş duvarları, dar pencereleri ve taş döşeli avlusuyla yapı, döneminin en sağlam savunma merkezlerinden biri olmuştur.

Zindanlarda kalan tutuklular, taş hücrelerde, zincirlenmiş şekilde yaşam mücadelesi vermiştir. Güneş ışığının ulaşmadığı bu odalarda günlerce, bazen aylarca kalan mahkûmlar, yalnızca küçük pencerelerden nefes alabilmiştir. Duvarlara kazınmış isimler, mahkûmların yaşadığı zorlukların sessiz tanıkları olarak günümüze kadar ulaşmıştır. Bazı hücrelerde hâlâ zincir halkaları ve yağ lambası izleri görülebilmektedir.

Cumhuriyet’in ilanının ardından Yedikule, uzun bir süre askerî alan olarak kullanılmıştır. 1958 yılında yapılan düzenlemelerle restore edilmiştir. Aynı yıl “Yedikule Hisarı Müzesi” adıyla ziyarete açılmıştır. Bugün yerli ve yabancı turistler kuleleri gezebilmekte, zindan hücrelerini görebilmekte ve surların tepesinden İstanbul manzarasını izleyebilmektedir.

Yapı, hem tarihî dokusu hem de atmosferiyle ziyaretçilerine geçmişin izlerini hissettirmektedir. Yedikule Zindanları, tarih boyunca yalnızca gerçek olaylarla değil, efsanelerle de anılmıştır. Halk arasında, kulelerin birinin altında Bizans döneminden kalma bir hazine bulunduğu söylentisi yayılmıştır.

. Bazı rivayetlerde ise geceleri kulelerden zincir seslerinin duyulduğu anlatılmıştır. Resmî kayıtlarda böyle bir bilgi yer almamaktadır ancak yapının sessiz atmosferi, bu efsanelerin yıllar içinde güçlenmesine neden olmuştur.