İlkadım Belediyesi’nin Zabıta ekipleri, Samsun’un yoğun ticaret bölgelerinde masa, sandalye, ürün gibi unsurlarla işgal edilen kaldırım alanlarını temizleyerek “yaya hakkı”nı savunuyor. Haber metninde belirtildiği üzere, kaldırımları daraltan işletmeler uyarılıyor ve kaldırım işgalleri titizlikle denetleniyor. (Gazete Arena)

Bu müdahaleyi birkaç açıdan değerlendirmek gerekiyor:

1. Kaldırımlar “kamusal alan”dır

Kaldırım, yalnızca yol kenarı değildir; şehirde yürüyen herkese ait kamusal bir alandır. Çocuk, yaşlı, engelli fark etmeksizin, insanlarımızın güvenle yürüme hakkı olmalıdır. Her işletmenin önü vitrinidir ama bu vitrin yürüyüşe taşmamalıdır.

İşletmelerin kendi çıkarlarını kamusal yararın önüne koyması, kent hakkına bir saygısızlıktır.

2. Düzen, estetik ve erişilebilirlik üçgeni

Kaldırım işgalleri yalnızca fiziki engel yaratmaz; kent estetiğini bozar, trafiği etkiler ve özellikle dezavantajlı grupların (bebek arabasıyla gelen, görme/görme-engelli, yürüyüş zorluğu olanlar) ulaşımını zorlaştırır.

Bir şehirde düzen varsa, insanların günlük hayatı kolaylaşır. İlçe belediyesinin bu tür adımları kararlılıkla sürdürmesi, şehir imajına da olumlu yansır.

3. İşletmelerin rolü ve sorumluluğu

İş insanlarına da büyük sorumluluk düşüyor. Finansal ve ticari kaygılarla kaldırımlara masa, ürün sergileme uygulaması yaygın olabilir; fakat bu hakkın sınırı kamusal iyiliğin başladığı noktada biter.

Belediyeye düşen görev yalnızca müdahale etmek değil, işletmecileri bilgilendirmek, farkındalık yaratmak ve denetimleri sürdürülebilir kılmaktır. Baskıcı değil ama etkili bir yaklaşım izlenmeli.

4. Süreklilik gerekir

Bu tür uygulamalar geçici çözümlerle kalmamalı. Proaktif planlamalar olmalı: cadde düzenlemesi, zemin kalitesi, yol işaretlemeleri ve kaldırımların genişliği standartlara uygun olmalı.

Belediye yetkilileri ve esnaf kooperatifleri ortak sorumluluk üstlenmeli; halkla birlikte hareket edilmeli.

5. Şehir halkına mesaj

Bu müdahale, aslında şehir yönetiminin vatandaşa verdiği güçlü bir mesajdır: Kamu alanı işgale kurban edilemez.

Yolumuz daralıyor diyen değil, genişleyen şehirler kuran yöneticilere ihtiyacımız var.