Yaşam dediğimiz,
bize verilen zaman aralığı.
Öyle değil mi. 
İyi ve doğru kullanmamız gereken, 
Zaman aralığı. 

Nedendir bilinmez, 
bu gezegeni birbirimize dar ederiz. 
Oysa bir organdır mide.. 
On dakikada doldurulur altı üstü. 
Ama yine biz isteriz ki, daha çok daha çok. 
Bu kısa zaman aralığında unuturuz, 
Paylaşmanın bölüşmenin güzelliğini. 

Hatırlayın, 
Köylerimizi, o küçük yayla evlerimizi. 
Minicik odalara doluşuverirdik beşer onar
Ne güzel olurdu, 
Ocak'tan çıkan pıtıl ekmeğinin o kokusu. 
Bir telaş alırdı, herkes de bir heyecan, 
Tereyağını sürüp, yemenin keyfi de pehh.. 
Hani yanında domatesi biberi peyniri of of. 

Şimdiler de soğuk beton bloklarında, 
Yorgun argın birazda anlamsız boş bakışlı, 
İnsan kuleleri.. 

Rahmetli anam çok daralırdı, götür beni derdi. 
Köye götür... 
Anam etme hastasın, doktor ilaç.
Oğlum köyüme götür beni.. 
Sonunda götürdük. 
Şimdi çok mutlu, çok huzurlu.. 
Hemen yanında dayım, 
Başlarında birde sevdikleri ağaçları... 
Annem... 

Oysa zaman, bize emaneten verilmişti, 
Bir bayrak yarışı misali, 
İyi ve sağlam devredecektik, bizden sonrasına. 
Ne gerek vardı oysa, yıkıp dökmeye kırmaya. 
Farklı da kullanabilirz zamanı, yaşamı. 
Kim ne diyebilir ki.. 
Daha da güzelleştirebiliriz, 
Bu gezegeni..