

Tolga Birgücü yazdı: Müezzin var müezzin var!
Samsun her sabah ezanla uyanan, sela ile hüzünlenen, minarelerden yükselen sesin içimize işlediği bir şehir.
Ancak ne yazık ki, son zamanlarda bu kadim çağrının bazı camilerimizde layıkıyla yankılanmadığına tanıklık ediyoruz.
Ezan sadece bir ses değil; gönle dokunan bir davettir.
Bazen öyle bir müezzin çıkar ki, onun okuduğu ezanı duyduğunuzda ister istemez yürüyüşünüz yavaşlar, kalbiniz durup dinlemeye başlar.
İşte Atakum’daki Hatuniye Cami’nin müezzini de bu güzel örneklerden biri.
Öyle içten, öyle tane tane ve öyle bir ahenkle okuyor ki…
İnsanın sadece kulakları değil, ruhu da ibadete çağrıldığını hissediyor.
Hatta abartısız söylemek gerekirse, ezan okunurken camiye doğru koşası geliyor insanın.
Fakat her camide bu manzarayla karşılaşmak mümkün olmuyor.
Bazı müezzinlerimiz maalesef ezanı ya çok hızlı, ya da kelimelerin ruhunu bastıracak kadar gergin ve tiz bir tonla okuyor.
Bu bir eleştiri değil, bir hatırlatma.
Çünkü ezan sadece okunmaz, aynı zamanda hissedilir.
Öte yandan cami hoparlörlerinin teknik durumu da bir başka sorun.
Cızırtılı sesler, kesintiler, yankılar…
Dışarıdan duyduğunuz ezan bazen anlamını kaybediyor; sadece gürültüye dönüşüyor.
Bu hem ibadetin ruhuna, hem de şehir estetiğine zarar veriyor.
Cami yönetimleri ve müftülükler, bu konularda daha titiz davranmalı.
Teknik altyapı eksikleri mutlaka giderilmeli.
Ayrıca, seslendirme sistemlerinin düzenli bakımı yapılmalı ve görevliler gerekirse ezan okuma eğitimiyle desteklenmeli.
Zira bu ses, sadece bir çağrı değil; bir şehrin kalp atışı gibi.
Ezan, bir medeniyetin sesidir.
Ve o sesin gönle inebilmesi, hem sesin sahibine, hem de sesin ulaştığı cihaza bağlıdır.
Tıpkı Hatuniye Cami’nde olduğu gibi; doğru ses, doğru yorum ve doğru kalpten gelince…
Ezan sadece duyulmaz, yaşanır.
Sevgi ve saygıyla...