Eskiler anlatırdı…
Bayram geceleri olurdu, ellerinde fenerlerle yürürlerdi insanlar.
Çocuklar heyecanla koşar, büyükler ağır ağır yürürdü.
Buna “fener alayı” derlerdi.

Bugün hâlâ yapılıyor.
Ama soran var mı acaba:
“Nedir bu fener alayı? 
Nereden çıktı?”
İşte şimdi anlatacağım, merak edenler için…

Bu yürüyüşler sanıldığı kadar yeni değildir.
Osmanlı döneminde adı
“ışık donanması” idi.
Saraylar kandillerle süslenir, 
Boğaz kıyıları parıl parıl olurdu.
Ama o ışık yalnızca saraylara aitti.
Millet karanlıkta kalırdı.
Kimse sormazdı: 
“Biz neden karanlıktayız?” diye…

Ta ki 1919’un o sabahına kadar.
Mustafa Kemal Paşa, Samsun’a ayak bastığında
İstanbul’un ışıkları sönmüş, umutlar tükenmişti.
Ama Anadolu’nun bağrında bir kıvılcım yandı.

O kıvılcım zamanla büyüdü, fener oldu, meşale oldu.
Halkın elinde yürüdü o ışık;
Köy köy, dağ dağ, şehir şehir…
Ve sonunda cumhuriyet oldu.

Mustafa Kemal’e bir gün sordular:
“Doğum gününüz ne zaman?”
Yanıtı düşündürücüydü: 
“19 Mayıs.”
Çünkü o gün, yalnız onun değil, bu milletin yeniden doğduğu gündü.
Küllerinden.

Şimdi birileri çıkıp fener alayını
“şov” sanabilir.
Kusura bakmasınlar…
O yürüyüş, bir hatırlatmadır.
Bir uyarıdır:
Bu ülke kolay kurulmadı.
Bu ışık kolay yanmadı.

Atatürk, Nutuk’a 
“19 Mayıs’ta Samsun’a çıktım” diye başlar…
Ve gençliğe emanet ederek bitirir.
Yani bu iş, bitmedi.
Bizdedir şimdi sorumluluk.

Her yıl yürürken meşalelerle…
Sadece geçmişi anmayız.
Geleceğe söz veririz.

Yaşasın 19 Mayıs.
Yaşasın Mustafa Kemal Atatürk.
Ve yaşasın, umudun ışığını taşımaya devam eden Türkiye.


✉️ [email protected]
Telif Hakkı © 2025 Ayperi Türkoğlu. Tüm hakları saklıdır.