Tarih boyunca tarımın başkenti olarak anılan Samsun, hızla sanayiye evriliyor.
Bir zamanlar tütün tarlalarıyla, bereketli Bafra ve Çarşamba ovalarıyla Türkiye’nin tarımsal üretimine yön veren kent, bugün otomobil fabrikalarından, üretim tesislerinden bahsediyor.
Peki, bu dönüşüm Samsun için bir fırsat mı yoksa bir tehlike mi?
SANAYİ BÜYÜYOR, TARIM KÜÇÜLÜYOR
Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Halit Doğan’ın, dünkü “Kuzeyin üretim merkezi olacak olan Samsun’un evlatları artık çalışmak için gurbete gitmek zorunda kalmayacak” sözleri, sanayi yatırımlarının ne kadar güçlü geldiğinin göstergesi. Chery’nin Yeni OSB’de kuracağı otomobil fabrikası ve MKE’nin Çarşamba Üretim Kampüsü yatırımları, şehrin ekonomik yapısını değiştirecek. İşsizliğe çare olacak, istihdam yaratacak, ekonomiyi hareketlendirecek.
Bunlar güzel haberler.
Ancak…
PİLAVDAN DÖNENİN KAŞIĞI KIRILSIN AMA…
Sanayileşmenin kötü bir şey olduğunu söylemiyorum. Üretimin, istihdamın artması her şehir için avantajdır. Ama Samsun’un bu süreçte tarımı ikinci plana atması, uzun vadede telafisi zor kayıplara yol açabilir.
Bir zamanlar sofralarımıza bereket getiren bu şehir, bugün kendi çiftçisini üretemez hale getirirse ne olacak?
Bafra ve Çarşamba ovaları halen Türkiye’nin en verimli topraklarından. Ancak son yıllarda çiftçinin girdi maliyetleri artarken, destekler azalıyor.
Tarım politikaları yetersiz kalınca, gençler köyden kaçıyor, toprağını bırakıyor.
Oysa sanayi ve tarım bir arada yürütülebilir. Planlı bir dönüşüm sağlanırsa hem Samsun sanayi şehri olabilir hem de tarım gücünü kaybetmez.
“SANAYİ” VE “TARIM” AYNI MASADA OTURMALI
Sanayi yatırımları teşvik edilirken, tarımın da sürdürülebilir olması sağlanmalı. Tarıma dayalı sanayi geliştirilerek, hem üretim artmalı hem de çiftçinin yüzü gülmeli.
Eğer Samsun, sanayi şehri olurken tarımdan tamamen vazgeçerse, bir gün sofralarımıza koyacak yerli üretim bir şey bulamayabiliriz. Gazetemizde gündeme de getirdiğimiz gibi; pazar tezgahlarında 10-15 liraya çürük patates, soğan ve domates yemeye devam ederiz.
Samsun’un geleceğini yalnızca fabrika bacalarına bağlamayalım.
Tarım da bu şehrin kimliği, mirası ve geleceğidir.
***
Evet yarın bayram!
Peki bayram havası nerede? Eskiden bayram dendi mi, tatlı telaşlar yaşanırdı. Çocukların eline harçlık sıkıştırılır, sofralar çeşit çeşit yemeklerle donatılırdı. Şimdi ise pahalılığın gölgesinde bir bayrama daha giriyoruz.
Şeker almak bile hesap gerektiriyor, bayramlık almak lüks olmuş, bayram ziyaretleri bile masraf kapısı haline gelmiş durumda.
Bu Ramazan ayında da pek çok aile yardım kolileriyle ayakta kaldı. İyilik yapan eller eksik olmasın ama keşke yardıma muhtaç olmayan bayramlarımız da olsa…
Bayram, sadece 9 günlük tatil değil; dayanışmanın, birlikteliğin en güzel göstergesi. Dilerim, önümüzdeki Ramazan ayı sofraları paylaşmak için değil, bolluğun bereketin coşkusunu yaşamak için kurulur.
Dilerim insanlar kendilerine gelen yardımlarla karın doyurmaz.
Dilerim çocukların cepleri harçlıklarla dolar.
Dilerim anne-babalar, çocuklarına alacağı bir çift ayakkabının hesabını yapmaz.
Şimdiden herkesin Ramazan Bayramı mübarek olsun!
Sevgi ve saygıyla...