Eğitim dünyasında sık duyduğumuz bir söz vardır: “Nesil değişt i…”

Aslında bu cümle, sadece bir tespit değil; zamanın nasıl hızla aktığının da en sade ifadesi.

Eski öğrenciler, şartları ağır, imkânları sınırlı ama beklentileri ölçülü bir dönemin çocuklarıydı. Onlar için başarı, emekle ölçülürdü; saygı ise bir davranış değil, bir duruştu. Öğretmeni karşılarında gördüklerinde toparlanır, sınıfa girdiklerinde “Bu derste ne öğreneceğiz?” diye merak ederlerdi. Bir yanlış yaptıklarında mahcup olurlar; ödevlerini yetiştiremediklerinde günlerce utanç duyar, bir daha tekrar etmemek için çabalarlardı.

Bugünün öğrencileri ise bambaşka bir dünyanın içine doğdu.

Bilgiye saniyeler içinde ulaşıyorlar; ama nedense bu kolaylık onlara ne sabır kazandırıyor ne de sorumluluk bilinci. Bir şey ters gittiğinde hemen yakınabiliyorlar.

İnternet bir saniye geç bağlansa şikâyet…

Ödev biraz uzun olsa şikâyet…

Sınıf uyarılsa memnuniyetsizlik…

Sanki elindekiler çoğaldıkça kıymet azalmış gibi.

Karşılaştırınca tablo netleşiyor:

Eski nesil, öğretmene saygıyı kişiliğin temeli sayardı.

Yeni nesil, saygıyı tercih edilirse gösterilen bir davranış gibi görüyor.

Eski nesil, azla bile üretirdi.

Yeni nesil, çokluk içinde sık sık tatminsiz.

Eski nesil, sorumluluğu taşırdı.

Yeni nesil, sorumluluktan önce bahaneyi düşünüyor.

Eski nesil, başarmak için uğraşırdı.

Yeni nesil, kolay olanı seçmeye daha meyilli.

Elbette her çağın iyi öğrencisi, gayretli genci, değerli evladı vardır. Fakat genel eğilimlere baktığımızda değişimin yönü açık:

İmkân arttı, çaba azaldı.

Bilgi arttı, disiplin azaldı.

Hız arttı, sabır kayboldu.

Peki çözüm nedir?

Aslında cevap hiç karmaşık değil:

Eğitim sadece müfredatla değil; değerlerle güçlenir.

Teknolojiyle büyüyen bu neslin ihtiyacı, yine insanın insana vereceği rehberliktir. Ailenin tutumu, öğretmenin duruşu, okulun kararlılığı bir araya geldiğinde, bugünün dağınıklığı toparlanabilir.

Ve işin en önemlisi:

Çocuklara her istediklerini vermek yerine, bazı şeyleri emekle hak etmeyi öğretmek gerekiyor. Çünkü emek verilmeden alınan hiçbir şey kıymetli hale gelmiyor — ne başarı, ne saygı, ne de sorumluluk.

Sonuç olarak…

Eski nesil, imkânsızlık içinde karakter inşa etti.

Yeni nesil ise imkân bolluğunda karakterini kaybetmemeyi öğrenmek zorunda.

Eğitimin bugünkü görevi tam olarak budur:

Her nesli kendi içinde anlamak ama değerlerde ısrarcı olmak.

İşte o zaman, değişen çağın içinde değişmeyen bir insanlık mirası bırakabiliriz.