Günümüz insanının en büyük korkularından biri cep telefonunun şarjının bitmesi. Çünkü artık modern çağın can damarını kablosuz sinyaller değil, yüzde işaretleri belirliyor. Pil seviyeniz adeta ruh hâlimizin termometresi oldu. 

Sabah evden çıkarken yüzde 100 ile ayrılıyorsun. Özgüvenin tavanda, dünyanın hakimi gibisin. Ama gün öğlene doğru yaklaşırken yüzde 60’ı gördüğünde ilk panik kıvılcımı düşüyor içine. “Acaba yanımda powerbank var mıydı?” sorusu, bütün gün kafanda dolaşan hayalet gibi. 

Toplu taşımada priz bulma umuduyla gözlerin etrafı tarıyor. Bir kafeye girdiğinde siparişi söylemeden önce priz arıyorsun. Garsona, “Latte var mı?” demeden önce “Şurada otursam fişi kullanabilir miyim?” diye soruyorsun. Çünkü telefonun şarjı düşükse, kahvenin tadını bile alamıyorsun. 

En kötüsü de o dramatik an: Telefonun yüzde 5’e düştüğü, ekranın kırmızıya boyandığı ve kalbinin de aynı hızda çarptığı sahne. İşte orada insanoğlu küçülüyor. 21. yüzyılın mağarası, priz başı oluyor. Kocaman yetişkinler, telefonlarını hayata döndürecek o sihirli deliğin önünde nöbet tutuyor. 

Düşünsene, bir zamanlar insanlar “Yemeğimizi nereden bulacağız?” diye düşünüyordu. Şimdi biz, “Şarjımı nereden bulacağım?” diye yaşıyoruz. Belki de geleceğin en değerli mesleği “şarj istasyonu işletmeciliği” olacak, kim bilir? Ama işin güzel yanı şu ki; her düşen yüzdeyle birlikte kendimizi hatırlıyoruz. 

Telefonun ekranı kararınca birden etrafı fark ediyorsun: Yanındaki insanı, gökyüzünü, sokağın sesini... Belki de asıl şarj olmamız gereken şey telefon değil, biziz. Çünkü ekrana gömülmüşken kaçırdığımız küçük ayrıntılar var: Bankta oturan yaşlı teyzenin kediyi sevme şekli, kafedeki garsonun yorgun ama içten gülümsemesi, karşıdan geçen çocuğun elindeki balonun havaya direnişi… Belki de pilin bitmesi, bize görünmez bir “dur” işareti veriyor.

 Yavaşla, bak, dinle. Telefonun fişe takılacağı bir priz her zaman bulunur ama göz göze geleceğin bir yabancıyı, gökyüzünde parlayan o anlık ışığı ya da kulağına çalınan eski bir şarkıyı tekrar bulamayabilirsin. O yüzden bazen şarjın bitmesi, farkında olmadan bize hayatı iade ediyor.

 Sonuçta, şarjın bitti diye hayat bitmiyor. Hatta tam tersi, başlıyor olabilir. Ama yine de… kabul edelim: Pil yüzde 1’e düştüğünde hiçbir felsefe kurtarmıyor insanı. O an tek düşündüğümüz şu oluyor: “Ya biri beni ararsa?”