Ergenlik çağındaki çocuklar büyürken, annelerin yüreği de büyür...Sen kapısını çalıyorsun, o “ne var?” diye tersliyor ya…Kalbin kırılıyor.

Dün sana sarılarak uyuyan o küçük çocuk, şimdi odasından çıkmak istemiyor, bir cümle söylemek için saatleri sayıyor. Âmâ sen kötü bir şey yapmadın sadece büyüyor. Ve büyümek, bazen anneden uzaklaşarak başlıyor. Tıpkı yürümeyi öğrenen bir bebeğin, elini bırakması gibi o da şimdi “duygusal olarak yürümeyi” öğreniyor.

Peki, bu dönemde neler oluyor?

Bilim insanları bu sürece “ergenlik dönemi beyin fırtınası” diyor. Çünkü bu çağda çocuğun beyni hızla değişiyor, özellikle duyguları yöneten limbik sistem, karar verme ve kontrol mekanizmasını yöneten prefrontal korteksten daha hızlı gelişiyor. Yani çocuk düşünmeden önce hissediyor. Duygular fırtına gibi geliyor ama onları nasıl yöneteceğini henüz öğrenmemiş oluyor. Bu yüzden bağırabiliyor, kapıları çarpabiliyor, sizi anlamıyor gibi görünebiliyor.

Ama bu geçici… Beyin gelişimi tamamlandıkça davranışları da dengeye oturuyor.

Ve anneler...

Bazı anneler kendini suçlar:

"Acaba yeterince iyi bir anne değil miyim?"

"Onunla eskisi gibi konuşamıyoruz, hata mı yaptım?"

Hayır…Sen ona hep kol kanat gerdin. Şimdi o, kanatlarını deniyor. Düşecek, kalkacak, hata yapacak.

Ama en çok şunu bilecek: “Annem hep oradaydı.”

Yemediğin dert kalmadı belki. Okul problemleri, arkadaş dramaları, sınav stresi…Sen belki gece uykusuz kaldın, ama sabah kahvaltısını eksik etmedin. Sen belki incindin, ama onu yine de güler yüzle karşıladın.

İşte bu yüzden:

Sen iyi bir annesin. Endişe etme. Çünkü senin kalbin onun pusulası olacak. Gün gelecek, o çocuk geri dönüp diyecek ki:

“Anne, iyi ki sen vardın.”

“Ergenlik beyni karıştırır, annelik sevgisi toparlar.