Akran zorbalığı, bir çocuğun bir ya da birden fazla kişi tarafından tekrarlayan biçimde fiziksel,
duygusal ya da sosyal olarak zarar görmesi durumudur. Bu zarar kasıtlıdır, güç dengesizliği
içerir ve süreklilik gösterir. Ancak son yıllarda,
“zorbalık” kavramı neredeyse her çocuklar
arası anlaşmazlığa yapıştırılan bir etiket haline geldi. Bu da hem öğretmenlerin hem de
ebeveynlerin meseleyi doğru değerlendirmesini güçleştiriyor.
Okullarda ve sosyal çevrelerde artık çok sık karşılaşılan bir durum bu: Çocuklar arasında
yaşanan küçük bir anlaşmazlık ya da oyun sırasında ortaya çıkan bir dışlanma, hemen
“akran zorbalığı” olarak adlandırılabiliyor. Oysa çocukların sosyal ilişkileri henüz gelişim
aşamasındadır; aralarındaki geçici uyumsuzluklar, iletişim hataları ya da gruplaşmalar çoğu
zaman kasıtlı bir zarar verme amacı taşımaz. Bu tür durumlar, çocukların sosyal becerilerini,
empati yeteneklerini ve sınır farkındalıklarını geliştirdiği doğal öğrenme alanlarıdır.
Zorbalığın bu kadar geniş yorumlanmasının temelinde çoğu zaman iyi niyetli bir koruma
isteği vardır. Ebeveynler çocuklarının üzülmesini istemez, öğretmenler güvenli bir ortam
sağlamaya çalışır. Ancak her anlaşmazlığa “zorbalık” etiketi yapıştırmak, çocukların kendi
ilişkilerini yönetme becerisini zayıflatır. Her çocuk, herkesle iyi geçinmek zorunda değildir;
bazen anlaşamamak, iletişim kurmayı öğrenmenin bir parçasıdır.
Tıpkı yetişkinler gibi çocukların da iyi hissettiği ve uzak durmak istediği insanlar, kendini
göstermek istediği ya da geri çekildiği anlar olabilir. Bu, sosyal gelişimin doğal parçasıdır.
Çocuğun benlik gelişimi, bu küçük çatışmaları kendi içinde çözebilmesiyle güçlenir. Aksi
halde, her olumsuz durumda dışarıdan bir yetişkin müdahalesi bekleyen, kendi sınırlarını
oluşturmakta zorlanan bireyler yetiştiririz.
Gerçek akran zorbalığı, elbette ciddiye alınmalı ve fark edildiğinde kararlı biçimde müdahale
edilmelidir. Ancak “zorbalığı yanlış yerden okumak”
, çocukların sosyal dayanıklılığını
zayıflatır. Bizler eğitimciler ve ebeveynler olarak, çocukların birbirinden öğrenme sürecine
güvenmeyi yeniden hatırlamalıyız.
Ben bir eğitimci ve anne olarak, çocukların küçük anlaşmazlıkları çözme becerilerinin
gelecekteki karakter gelişiminin temeli olduğuna inanıyorum. Her dışlanma zorbalık değildir;
bazen sadece çocukların birbirini anlamaya çalıştığı doğal bir süreçtir. Onlara alan tanımak,
korumaktan çok daha öğreticidir.