Ankara’da geçtiğimiz günlerde “Kadın Dostu Kentler Projesi”nin üçüncü faz lansmanı yapıldı. Avrupa Birliği, UNFPA ve Türkiye Belediyeler Birliği ortaklığında yürütülen bu proje, Türkiye’nin 7 bölgesinden 25 belediyeyi kapsıyor. Kadınların kent yaşamına eşit, güvenli ve engelsiz biçimde katılmasını hedefleyen bu büyük adım, elbette umut verici. Ancak o uzun belediye listesinde bir isim yoktu: Samsun.
Oysa Samsun, tarihsel belleğinde kadınların cesaretini, dayanıklılığını ve öncülüğünü taşır. Kurtuluş’un ilk adımında kadınlar cepheye mermi taşımakla kalmadı; Cumhuriyet’in sosyal dokusuna da omuz verdiler. Kadın emeğinin, direncinin ve zekâsının şehrin dokusuna sindiği bir kenttir Samsun. Peki, bu kadar güçlü bir tarihsel mirasa sahip bir şehir, neden “Kadın Dostu Kentler”in üçüncü fazında yer almadı?
Bu soruyu sormadan önce geçmişe dönüp bir noktayı hatırlamak gerekir: Samsun, aslında bu projenin yabancısı değil. Kadın Dostu Kentler Projesi’nin ikinci fazında, Samsun Valiliği, Büyükşehir Belediyesi ve yerel paydaşların işbirliği ile yürütülen çalışmalar, ulusal düzeyde örnek gösterilen uygulamalara sahne olmuştu. O dönemde hazırlanan Yerel Eşitlik Eylem Planı, kadınların istihdama, karar alma süreçlerine ve sosyal hizmetlere erişimini artırmayı hedeflemişti. Özelliklel cinsiyet eşitliği eğitimleri, yerel eşitlik birimi çalışmaları ve sivil toplumun sürece katılımı bakımından Samsun, proje kapsamında iyi uygulama örnekleri arasında anılmıştı.
Yani Samsun, kadın dostu bir kent olma yolunda daha önce adım atmış, uluslararası bir programda başarıyla yer almış bir şehirdi. O nedenle bugünkü eksiklik sadece bir “liste dışı kalma” durumu değil; geçmişte atılan adımların sürdürülememesi, kurumsal hafızanın korunamaması anlamına geliyor.
Belki de mesele, kentlerin “kadın dostu” olmayı bir belgeyle değil, bir iradeyle inşa etmeleri gerektiğini unutmamızda yatıyor. Kadın dostu kent olmanın ilk adımı, tabelalara değil kentin vicdanına dokunmaktan geçiyor.
Bir kent, kaldırımlarında bebek arabasının takılmadığı, parklarında kadınların gece rahatça yürüyebildiği, belediye meclislerinde kadın sesinin duyulduğu, kreşlerin iş hayatına dönüşü kolaylaştırdığı bir yer olabiliyorsa; orası zaten kadın dostudur. Belki de Samsun’un eksikliği “proje dışı kalmakta” değil, bu bilinci kurumsal bir dile çevirememekte.
Bu noktada yerel yönetimlere, sivil toplum örgütlerine ve kamu kurumlarına ortak bir görev düşüyor:
Samsun’un kadın aklını kentin aklına dönüştürmek.
Kadın dostu kent olma iradesi yalnızca imzalarla değil, karar süreçlerinde kadınların varlığıyla, bütçelerde toplumsal cinsiyet adaletiyle, kentin planlamasında eşitlikçi bir vizyonla anlam kazanır.
Bugün “Samsun neden yok?” sorusu, aslında “Kadınlar için kent kim tarafından, nasıl tasarlanıyor?” sorusunun yansımasıdır. Samsun’un bu tablonun dışında kalması, bir son değil; kendini yeniden tanımlaması için bir çağrıdır. Çünkü bu şehir, kadınların görünür olduğu her yerde güzelleşiyor, adil bir biçimde büyüyor.
Belki de şimdi, “Kadın Dostu Kentler” projesinin bir parçası olmanın ötesine geçip, “Kadın Akıllı Kent” olmanın zamanıdır.