Duygusal beslenme son zamanlarda hemen hemen herkesin duyduğu bir kavram haline geldi. Yeme bozukluğu diyen de var, duygusal beslenme diyen de. Peki, nedir bu duygusal beslenme? Duyguların yönlendirmesiyle beslenme de diyebiliriz aslında. Kimisi üzgünken normale göre daha çok yerken, kimisi iştahını kaybeder. Kısacası, duygularımızın yemek yeme şeklimizi ve miktarımızı etkilemesi durumu diyebiliriz.

Biraz açacak olursak: Bir düşünün, kendinizi kontrolsüzce bir şeyler yerken hayal edin. Bu zamanlarda genelde hangi ruh halinde oluyorsunuz? Bana soracak olursanız, kendimi fazla stresli olduğumda yemek ile daha içli dışlı bir halde bulurum.

Burada kendimize sormamız gereken ilk soru, “Karnım mı aç yoksa duygularım mı?” olmalı. Kendinizi birtakım konularda yetersiz, güçsüz, stres altında veya huzursuz hissettiğinizde, sizi mutlu edebilecek en kolay yollardan biri lezzetli bir yemek yemek olabilir. Bu yüzden kendinizi bir şeyler atıştırırken bulmanız oldukça normaldir. Bu duygular bazen öfke veya kabullenememe duyguları da olabilir.

Aç olan aslında duygularımız iken, biz karnımızı doldurduğumuzda maalesef ardından yalnızca “gereksiz yedim, şiştim” gibi yakınma cümleleri veya oluşan sindirim sorunları, mide karışıklıkları ile karşı karşıya kalırız.

Peki, duygusal yemenin önüne nasıl geçebiliriz? Öncelikle, hayatımızdaki stres faktörlerini mümkün olduğunca azaltmakla işe başlamalıyız. Size iyi gelmeyen işler, arkadaşlıklar, ilişkiler ve ortamlardan uzak kalmak, ruhunuzu beslemenin ilk adımı olacaktır. Bunun yanında, kendinizi ve değiştiremediklerinizi sevmek (oldukça derin bir konu; belki bir köşe yazımızda bunu ele alırız) ve kabullenmek bir diğer önemli adımdır.

Peki bir yeme atağının içinde olduğunuzu nasıl anlarsınız? Karnınız tok, öğünlerinizi zamanında yemişsiniz fakat kendinizi iyi hissetmiyorsunuz. Size iyi hissettirecek bir şeylere ihtiyacınız olduğunu hissettiğiniz anda, kendinizi mutfakta veya iş yerinde bir şeyler atıştırırken buluyorsunuz. Ancak bu öyle bir atıştırmalık ki, ne yediğinizden bir şey anlamıyorsunuz, ne de keyif alıyorsunuz.

Tam bu noktada, yemek yemeği bırakıp birkaç nefes egzersizi yapmak, açık alana çıkmak ve odak noktanızı değiştirmek, içinde bulunduğunuz durumdan çıkmak için ilk adımlardan biri olabilir. Sonrasında bir bardak su içmek, ardından sevdiğiniz türde bir kahve içmek ve kendinizle, duygularınızla konuşmak size daha iyi hissettirecektir.

Aç olanın vücudunuz değil, duygularınız olduğunu anladığınızda, ruhunuzu doyuracak etmenler bulmanız iyi olacaktır. Örneğin; bir hobi edinmek, bir evcil hayvan beslemek, size iyi gelen bir arkadaşınızla vakit geçirmek veya manzarasını sevdiğiniz bir yerde dinlenmek ruhen size iyi gelebilir.

Unutmayın, yeme bozukluklarının temelinde duygusal yeme vardır. Ve bu durum kontrolsüzce ilerlemeye başlarsa, yeme bozukluğu kaynaklı oluşabilecek hastalıklarla karşılaşma riskiniz yükselir. Başta obezite, anoreksiya ve bulimia nervoza bu hastalıkların başında gelir.

Kısaca, vücudunuzu beslerken ruhunuzu aç bırakırsanız, bir yerde bir karışıklık olur ve dengeler şaşar. “Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur” atasözünü oldukça sık kullanırım; fakat belirtmeliyim ki sağlam bir kafa ve psikoloji olmadan da sağlam bir vücuda sahip olmanız neredeyse imkânsızdır. Çünkü istikrar ve denge, sağlıklı yaşam konusunda oldukça mühimdir. Bu istikrar ve dengeyi de sağlam bir psikoloji destekler.

Son sözlerimi söyleyecek olursam: Hayatta her ne olursa olsun, hangi duygu ile baş başa kalırsak kalalım, zihnimizin duygularımızdan daha güçlü olabileceğini ve bu sürecin geçici olduğunu kendimize hatırlatmalı ve durumdan en az zararla nasıl kurtulabilirim diye odaklanıp çözüm odaklı hareket etmeliyiz. Ayrıca, bize iyi gelen aktiviteleri rutin hayatımıza katmak, stres yönetiminde oldukça iyi bir adımdır. Dolayısıyla stres faktörlü yemenin de önüne geçmeye yardımcı olacaktır.

Eğer durum sizin kontrol edebileceğiniz bir vaziyetteyse, lütfen uzman desteği almaktan çekinmeyin. Unutmayın ki sağlık bir bütündür ve zihinsel sağlık, bedensel sağlık kadar önemlidir.

Sağlık ile ışıldayın, hoşçakalın.