Dünyanın köşeleri olsaydı belki de çekilirdim birine ama yuvarlak diyorlar kendisi için. O yüzden başka köşeler aradık kendimize. Bana da ilk olarak bu köşe düştü. Kalemim öykücülükten geldiği için alışılagelen köşelerden biraz farklı olacağını söyleyebilirim.

Geçenlerde bir kız çocuğunun yaşadığı travmaların üstü kapalı şekilde anlatıldığı bir kitap okudum. Küçücük yaşta evin yaşlı bireyine bakmak için ailesi tarafından gönderilen bir kız çocuğu. Ve evde yetişkin bir erkeğin olduğunu yazan o ilk cümleden sonra -kurgu da olsa- başına gelecekleri doğru tahmin ettiğim için utandım, üzüldüm. Bize ne ara hep en kötüsünü düşündürür oldular? Ne ara bu kadar güvensiz duygularla dolduk?

Şeker toplamaya çıkan çocukların kaybolduğu o günden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı bence. O çocuklarla beraber mahalle eğlenceleri, evin önünde çekirdek çitleyen genç kızlar, gece yarılarına kadar oynanan saklambaçlar gömüldü gitti. Olan yine en çok çocuklara ve kadınlara oldu. Kadınlar üzerinden tüm çirkin egolarını ortaya çıkaran erkekler türedi. Çocuklarını asla emanet edemeyen anneler, belki gerçekten sadece sevgi dolu bir saç okşamaya çekinen dedeler. Dünya kötüleşti gittikçe ve biz geçmişte kalmanın acısını gerçeklerle yüzleşerek ödedik. Güzel anılara tutunmak istedik. Olmadı, olamadı. Orada da yer edinemedik. Her gece başımızı yastığa endişeyle koyarken maalesef birileri hep daha fazlasını istedi. Yaptıkları kötülükleri unuttular. Genç bir kızın solmuş bedeninin kokusunun sindiği koltuklarda poz verebildiler. Kimse ağzını açıp tek kelime edemedi. Sonra bazı gerçek cezalar içeride halloldu. Artık çok ileriye gittik değil mi? Her şeyin en ilerisindeyiz.

Biliyor musunuz? 2025 yılının Haziran ayı raporuna göre; 2025 yılının ilk 6 ayında erkekler tarafından 136 Kadın öldürüldü, 145 kadın şüpheli şekilde ölü bulundu. Ölen kadınların %35’i evli oldukları erkekler tarafından katledildi. Çoğu da kendi evlerinde bulundu maalesef. Yuva olduğunu sandıkları evlerinde. Ne acı…İnsanın en güvenli yeri olması gereken evinin mezara dönüşmesi. Gözlerimiz belki de artık bu kadar acıyı kaldıramadığı için kapanıyor.

Yıllar önce yolda karşılaştığım bir teyze bana kocasının kendisini bırakıp gitmesinden sonra balkona  her çamaşır asmasında, adama da ait bir iki kıyafetini astığını anlatmıştı. Hem de en görünür yerine. Çünkü yalnız kalan kadınlar ulaşılabilirlerdir, karşı koymaları kabul edilebilir değildir. Tehlikeli adledilirler ama daha çok hep tehlikededirler. Bu dünyanın kendi zimmetinde olmadığını ne zaman anlayacak erkekler?

İnsanın en büyük hediyesi unutmak galiba. Ya da en büyük cezası. İkisinin arası kocaman bir boşluk, yokluk. Büyümek istediğimiz yıllara dönme isteğini perçinliyor duyduğumuz okuduğumuz haberler. Birkaç hafta tepki, sonrası yok. Hepimizin eseri belki de yaşananlar. Kabil’e kadar sorgular mıyız bilmiyorum ama kimdi bizi bu kadar hayattan soğutan, korkutan, kaçmaya iten?

Kaçıp saklanabileceğimiz köşeleri yok yerkürenin maalesef, yuvarlak diyorlar kendisi için. Kendimize köşe ararken yıllar geçti, büyüdük. Ve biz büyüdük, kirlendi dünya.