Aynı Çatı Değil, Güvenli Alan Birlikte kalmak mı, güvende olmak mı?
Son yıllarda aile kavramı üzerine çok şey konuşuyoruz.
İstatistikler, uzman görüşleri, sosyal medya tartışmaları derken “aile” kelimesi sıkça gündeme geliyor.
Ancak bu konuşmaların çoğu, aileyi nicelik üzerinden ele alıyor: evlilik sayıları, boşanma oranları, aynı evde kalma süreleri…
Oysa asıl mesele çoğu zaman gözden kaçıyor:
Aynı çatı altında olmak, gerçekten bir aile olmak için yeterli mi?
Uzun yıllar boyunca aileyi tek bir cümleyle tanımladık:
“Aynı çatı altında yaşayan insanlar.”
Bu tanım kulağa düzenli geliyor olabilir.
Ama gerçek hayat, bu kadar basit tanımlara sığmıyor.
Çünkü aynı çatı altında yaşayıp her gün biraz daha yalnızlaşan kadınlar var.
Aynı masaya oturup birbirinin sesini duymayan çocuklar…
Aynı soyadıyla yaşayıp birbirine temas edemeyen yetişkinler…
Ve kimse şunu yeterince sormuyor:
Birlikte kalmak mı daha önemli, yoksa güvende olmak mı?
Aile, yalnızca kapısı kilitlenen bir ev değildir.
Aile; sesini yükseltmeden konuşabildiğin,
Hata yaptığında yok sayılmadığın,
Korktuğunda “abartıyorsun” denilmeden dinlendiğin yerdir.
Bir evde kimse kimseye bağırmıyorsa ama herkes susuyorsa,
orada bir düzen vardır belki;
ama sağlık yoktur.
Sağlıklı aile;
çocuğun sınırlarının ihlal edilmediği,
kadının taşıdığı yükün fark edildiği,
erkeğin yalnızca güçlü değil, sorumlu olduğu bir ilişkiler alanıdır.
Ne yazık ki hâlâ “dağılmasın diye” sürdürülen birliktelikleri ideal kabul ediyoruz.
Oysa dağılmayan her yapı sağlıklı değildir.
Bazıları alışkanlıktan,
bazıları korkudan,
bazıları da toplumsal beklentiler nedeniyle ayakta durur.
Kadın aklıyla baktığımızda şunu net biçimde görürüz:
Şiddet olmayan ama şefkat de olmayan bir ev,
ihmal edilmeyen ama hiç görülmeyen bir çocuk,
söz söylenmeyen ama söz hakkı da verilmeyen bir kadın…
Bunların hepsi sağlıksızlığın sessiz biçimleridir.
Bu mesele bir suçlama meselesi değildir.
Bu, ilişkilerin niteliğini yeniden düşünme meselesidir.
Sağlıklı aile;
bağırmamanın değil, dinlemenin;
ayrılmamanın değil, onarmanın;
kontrol etmenin değil, güvenmenin sonucudur.
Ve bazen en büyük iyileşme,
aynı çatı altında kalmakta değil;
insanın kendini güvende hissedebileceği alanları
yeniden kurabilmesindedir.
Kadın aklıyla söyleyelim:
“Her ev aile değildir ama her güvenli alan bir aile olabilir.”
Bu yüzden aileyi yeniden konuşmak gerekiyor.
Yargılamak için değil,
idealize etmek için değil,
daha sağlıklı ilişkiler kurabilmek için.