Dünyanın köşeleri olsaydı belki de çekilirdim birine ama yuvarlak diyorlar kendisi için. O yüzden başka köşeler aradık kendimize. Bana da bu köşe düştü ve düşerken güzeli arama niyetime yol oldu.
Geçenlerde çok hoş bir videoya denk geldim. ‘Kulak kirlenirse ağız bozulur’ ile başlıyordu. ‘Kulağına dikkat et kalbin olur.’ diye de devam ediyordu. İnsanın dili kulağının bir ürünü dersek haksız sayılmayız yani. Kulağımıza dolan her söz kalbimize sızmakta zira ve oradan dilimize yürümekte. Biz fark etmeden duyduklarımızla şekilleniyoruz aslında ve bir süre sonra kendi sesimiz değil işittiklerimizi tekrar ediyoruz.
Kirli bir kelimeyi ilk kim söyledi mesela? Hatırlamayız çoğu zaman. Ama onu duyduktan sonra bir yerlerde onu çoğaltırız. Çünkü söz insandan insana bulaşan bir virüs gibidir. Bağışıklığımızı delip geçmesine izin vermemenin yolu belki de işittiğimiz kirlilikleri içimize almamaktan geçer. Ya da kalbimizden dilimize geçmesine engel olmaktan.
Sözümüzü terbiye etmek kalbimize sızan, kulağımıza gelenlerin edebiyle başlar bence. Ne dinlediğimize dikkat edelim mi biraz sevgili okur? Çünkü biliyoruz ki kalbin aynası dilimiz ve kulağımız o aynaya düşen toz. Kulağımızın perdelerini kötüye açarsak dilimizden sitem dökülür. Güzelliklere kulak kabartırsak kelimelerimiz çiçek açar, cümlelerimiz gül kokulu bir bahçe olur.
Bugün insanın kulağı her zamankinden daha yorgun ve kirlenmeye daha açık maalesef. Televizyon, sosyal medya, haberler. Yalanlar, dedikodular, öfkeler. Gereksiz kornalar, sinkaflı şarkılar, kötü sözler. Kalabalıklardan yükselen tüm bu gürültüler nasıl da sarıyor dört bir yanımızı. Sonra da fark etmeden daha sert konuşuyoruz, daha az dinliyoruz, daha hızlı yargılıyoruz. Duyumuz değişiyor, dilimiz dönüşüyor.
Hak dostları ‘dil gönlün tercümanıdır’ derler. Belki de az ve öz konuşmak, çirkine mahal vermemek için bir başka yoldur. Onların suskunlukları belki de bu yüzdendir. Hikmetin sesine sağır olmamak içindir gürültülere kulak tıkayışları. Bazen susmak zikirdir; edep içerir, teslimiyet içerir. Sözün büyü olduğunu bilirler- ki Hakk’ın nefesidir o- yüceltebilir de yerle bir edebilir de insanı.
‘Zamanın birinde bir kasabada ünlü bir çömlekçi yaşarmış. Yaptığı testiler o kadar güzelmiş ki herkes ondan almak istermiş. Bir gün çırağına demiş ki:
-Bugün sana ustalığın ilk sırrını öğreteceğim.
Çırak heyecanla beklemiş. Usta, yeni yaptığı testiyi alıp çırağın kulağına yaklaştırmış. Ne duyduğunu sormuş. Çırak gülerek cevap vermiş:
-Hiçbir şey… Testi sessiz.
Usta başını sallamış:
-İşte sır burada. Testi sessiz olduğu kadar sağlamdır. Gürültü duyulan testi çatlamıştır. İnsan da böyledir evlat. Kulağına gürültü, dedikodu, boş söz dolar. Sonunda içindeki sükûnet çatlar. Çatlayan kap su tutmaz, suyu tutmayan kalp de sözü tutmaz.’
Kaçıp saklanabileceğimiz köşeleri yok yerkürenin maalesef, yuvarlak diyorlar kendisi için. Kimseye kalmaması gibi bir özelliği de var zaten. Dünya kötü sözleri kaldıracak kadar büyük olabilir belki ama senin kalbin dünya değil arkadaşım. Kalbinin odalarını güzelliklere açmaya, kirli ayakkabılarını kapının eşiğinde çıkarmaya, kulaklarını sükûtla yıkamaya ne dersin? Vesselam.
Çatlak mı Testi?
Sevcan D.
Yorumlar