Türkiye’nin dört bir yanında kadınlar sabahın köründen gece yarısına kadar çalışıyor. Kimisi tarlada, kimisi evde, kimisi ofiste… Ne var ki, görünürlükleri hâlâ “yardım eden el” seviyesinde. Kadın emeği bu ülkede üretimin omurgası, ama hesap cetvelinde hâlâ dipnot.
“Kadın istihdamı artıyor” diyoruz ama soruyorum: Hangi koşullarda? Kadınlar istihdama dâhil oluyor ama karar mekanizmalarına giremiyor. Kadınlar üretiyor ama çoğu sigortasız, sözleşmesiz, sosyal güvencesiz. Kadınlar “katılıyor” ama görünür olamıyor. Yani kadın emeği artıyor, ama değeri aynı yerinde sayıyor.
Kırsalda el emeğiyle yapılan ürünlerin çoğu hâlâ “hobi” diye küçümseniyor. Şehirde hizmet sektöründe çalışan kadınların çoğu ise “ek gelir” diye tanımlanıyor. Oysa o gelir, çoğu evin ana direği. Kadın emeği yalnızca ekonomiye değil, toplumsal dayanıklılığa da katkı sunuyor. Ama hâlâ bu emeğin adı yok.
Samsun’da da tablo farklı değil. Evinde üretim yapan, tarhana, reçel, sabun, örgü, seramik, takı, tekstil ürünü hazırlayan yüzlerce kadın var. Her biri üretimin bir halkası, her biri kentin görünmeyen ekonomisinin taşıyıcısı. Ancak bu kadınların ürünlerini düzenli biçimde satabilecekleri, sürdürülebilir bir pazarlama ağı ya da kalıcı satış noktası hâlâ yok.
Festival ve panayırlar var, evet. İlk bakışta bu etkinlikler kadınlar için bir fırsat gibi görünse de çoğu zaman kadınlara, özellikle de kadın örgütlerine danışılmadan planlanıyor. Kadınlar bir kaç günlüğüne tezgâh açıyor, sonra yine evine dönüyor. Kadın STK’ları yıllardır bu emeğin görünür olması, kadınların sesinin duyulması için çabalıyor; ama çoğu zaman yalnız bırakılıyor.
Oysa artık kadınları ve kadın örgütlerini ayırmadan, “önce kadın” diyerek bu şehrin ortak geleceğini kadınlarla birlikte kurma zamanı. Çünkü kadın dernekleri sadece proje ortağı değil; değişimin aklı, hafızası ve yönü. Kadınlar bu şehrin öznesi olmalı, nesnesi değil.
Tüm bu tablo bize şunu açıkça gösteriyor: Kadınların emeği ‘yardım’ değil, hak.
Kadınların üretimi “el işi” değil, ekonomi.
Kadınların dayanışması “gönüllülük” değil, sistem değiştirici güç.
Bu yüzden artık bu soruyu sadece sormayalım:
Ne olacak bu kadın emeği işi?
Cevabını birlikte verelim:
Kadın emeği görünür olacak, değer bulacak, karşılığını alacak.
Çünkü kadın emeği olmadan hiçbir toplum kalkınamaz — sadece ayakta kalmaya çalışır.
Biz Samsun’da biliyoruz ki; bu şehirde üreten kadınların, birbirine omuz veren kadın örgütlerinin ve sesini duyurmak isteyen kadın aklının dönüştürücü bir gücü var.
Şimdi yapılması gereken; o sesi duymak, o fikri masaya davet etmek, o emeğe hak ettiği alanı açmaktır.
Samsun’da kadın emeğini görünür kılacak kalıcı bir alan, kadın örgütleriyle birlikte düşünülmeli, birlikte kurulmalı.
Kadınlar için değil, kadınlarla birlikte.